COĞRAFYA BİLİMİ & TARİHİ

Tarihle ilgili çalışmalarda insanlık tarihi bir bütün olarak düşünüldüğünde önce ikiye ayrılmaktadır: Tarih öncesi dönem ve tarihi dönem. Tarih biliminde temel araçlardan biri yazılı belgeler olduğu için tarihi dönemler yazının kullanılmaya başlandığı M.Ö 3000 – 4000 yıllarından başlatılarak günümüze kadar getirilmektedir. Bu da yaklaşık 6000 – 7000 yıllık dönemde meydana gelen olayları kapsamaktadır. Ancak evren ve dünyanın oluşum süreci söz konusu olduğunda bu konuda uzman jeolologlar milyarlarca veya milyonlarca yıllık zaman sürecinde meydana gelen olaylardan hareket ederek dünyanın oluşumunu ve şekillenmesini açıklamak durumundadırlar. Dolayısı ile yerkürenin oluşum süreci ile insanlık tarihi karşılaştırıldığında çok önemli farklılıklar oluşacağı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Bir gezegen olarak Dünya’nın yaklaşık 4,61 milyar yaşında olduğu düşünüldüğünde 100 milyon yıl önce meydana gelen bir olay bir jeolog tarafından “yakın tarihli” olarak nitelendirilebilmekte, 10 milyon yıl yaşındaki kaya “genç” olarak değerlendirilmektedir. Kısaca bir insanın hayatından bahsederken bebeklik, çocukluk, gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılıktan, insanlık tarihinden bahsedilirken tarih öncesi ve tarihi dönemler diye sınıflandırıldığı gibi dünyanın oluşum tarihi de jeolojik devir, zaman, dönem ve bölümlerle açıklanmaktadır.

Jeolojik zaman kavramı 18. yy sonunda "JAMES HUTTON"
James Hutton, 18. yüzyılda yaşamış İskoç hekim, jeolog, doğa tarihçisi, kimya imalatçısı ve deneysel ziraatçi.
, tarafından tartışılmaya başlanmıştır. 19. Yüzyılda "JOHN WESLER POWELL" Eski Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu Direktörü yerkürenin geçmişi ile ilgili bilgilerin yerkabuğunu oluşturan kayaçlardan okunabileceğini tespit etmiştir. 18 yüzyılın sonları ile 19. yy başlarında yerkürenin yaşını belirlemek için çok sayıda çalışma yapılmıştır. "RADYOAKTİVİTE" Radyoaktivite, radyoaktiflik, ışınetkinlik veya nükleer bozunma, atom çekirdeğinin, tanecikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanmasıdır, bir enerji türüdür. nin bulunmasına kadar daha çok göreceli yaşlandırma yöntemi kullanılarak elde edilen sonuçlar kullanılmıştır

Yerkürenin yaşının belirlenmesinde ve jeolojik zamanların ayrılmasında önemli veri kaynakları "FOSİL" Fosiller, yaşayan organizmaların kalıntıları veya izleridir ve genellikle taş, kaya veya buz gibi katı maddelerin içinde korunurlar. lerdir. Fosiller tarih öncesi yaşamın kalıntı ya da izleridir. Fosil, havayla teması aniden kesildiği için korunabilmiş canlı kalıntılarına verilen genel bir addır. Bir başka ifade ile fosil herhangi bir dönemde yaşayan bir canlının, yaşadığı dönemin karakteristik özelliklerini taşıyan kalıntılarıdır. Kabuk, kemik, diş, tohum, yaprak gibi bazı canlı kalıntıları fosilleri oluşturur. Fosiller özellikle farklı bölgelerdeki "SEDİMANTER KAYAÇLAR"
Dünya yüzeyinde mineral veya organik parçacıkların birikmesi veya birikmesi ve ardından sementasyon ile oluşan kaya türleridir.
ın karşılaştırılarak yaşlarının belirlenmesinde kullanılır. Aynı yaştaki kayaçların eşlendirilmesinde de fosillerden elde edilen yaş verileri kullanılır. Fosilleşme için önemli koşullar; canlının ölümünden sonra olduğunca çabuk bulunduğu ortamın içine gömülmesi, hava ile temasının kesilmesi ve dış etkenlerden süratle korunması ve zaman faktörüdür. Fosilleşme ortamları, bataklık, buz, çam reçinesi, asfalt ile deniz ve göller gibi sulu ortamlar bu olayın en iyi gerçekleştiği yerlerdir. Ölen her canlı fosilleşir diye bir kural yoktur. Karakteristik fosil kitlesel biyolojik yok oluşlar ya da yaşamlarının son noktasına gelip de tüm soyları ile dünyadan çekilen canlıların diğer bir deyişle artık yaşamayanların kalıntılarıdır. Canlının yaşamı ne kadar kısa ise, fosilinin değeri de o kadar fazladır. Örneğin, "TRİLOBİT"
Trilobitler, eklembacaklılar şubesinin fosil sınıfıdır. Erken Kambriyen'den Geç Permiyen'e kadar yayılış gösterirler.
denilen eklem bacaklıların birinci zamanın (PALEOZOİK) başlangıcı KAMBRİYEN’de denizlerin sığ kesimlerinde kısa süre ile yaşamış birçok türü vardır. "DİNOZOR" Dinazorlar, yaklaşık 240 milyon yıl önce Triyas döneminde ortaya çıkan ve 65 milyon yıl önce Kretase döneminin sonunda yok olan devasa sürüngenlerdir. lar 65 milyon yıl önce yok olmuşlardır. Bu nedenle bu fosiller artık karakteristik fosillerdir. Fosiller sadece çökel kayaların içinde bulunur ve içinde bulunduğu kayanın oluşum ortamı ve yaşını belirlememize yardım eder. "MAGMATİK VE METAMORFİK KAYAÇLAR" Başkalaşım kayaçları ya da metamorfik kayaçlar, magmatik ve tortul kayaçların çeşitli etkilerle değişikliğe uğraması sonucu oluşur. Mermer başkalaşım kayaçlara örnek olarak verilebilir. Gnays, elmas, şist de bu kayaçlara diğer örneklerdir. da fosil bulunmamaktadır.

JEOLOJİK DEVİRLER BOYUNCA YERKÜRENİN GELİŞİMİ

13.7 milyar yıl önce "BÜYÜK PATLAMA (BİG BANG)"
Büyük patlama, evrenin en eski 13,8 milyar yıl önce tekillik noktası denilen bir noktadan itibaren genişlediğini varsayan evrenin evrimi kuramı ve geniş şekilde kabul gören kozmolojik modeldir.
patlama sırasında oluşan ilk elementlerle yerkürenin oluşum süreci de başlar. Bu malzemeye ek olarak, şimdiki ölü yıldızlar tarafından yıldızlararasına serpilen artı elementler tarafından Güneş Sisteminin geri kalanı oluşmuştur. Söz konusu malzeme bir araya gelip gezegenimsi adı verilen yüksek hızdaki madde yığınlarını oluşturmuş ve radyoaktif elementlerin bozunması, gezegenimizin sıcaklığının sürekli olarak artışına neden olmuştur. Kayaçlardan oluşan malzeme yükselip "MANTO"
Manto, gezegen kütlelerinin çekirdekleri ve kabukları arasında yer alan jeolojik bir katmandır. Bu katman sıcak, yoğun, demir ve magnezyum bakımından zengin ve görece katı bir yapıdadır.
ve "YERKÜRENİN İLKEL KABUĞU"
Yerküre’nin ilkel kabuğu, dünya yüzeyini kaplayan en dış tabakadır ve ortalama olarak yaklaşık 30 km kalınlığındadır
nu oluştururken demir ve nikel eriyerek batmış ve "METALİK ÇEKİRDEK"
Yerkürenin metalik çekirdeği, Dünya’nın merkezinde bulunan ve yaklaşık olarak 3.000 km yarıçapında olan bir bölgedir. Bu çekirdek, demir ve nikel gibi ağır elementlerin yoğunlaşması sonucu oluşur
oluşmuştur. Çoğunlukla su buharı ve karbondioksitten oluşan "YERKÜRENİN İLKEL ATMOSFERİ" , günümüz volkanlarındaki buhar patlamalarına benzeyen bir süreç olan gaz boşaltımı adı verilen süreçle oluşmuştur. Yaklaşık 3,5 milyar yıl önce, Fotosentez yapan "BAKTERİ" Tek hücreli mikroorganizma grubudur. ler, oksijeni ilk önce okyanuslara sonra da atmosfere vermiştir. Bu süreç günümüz atmosferinin evrimini başlatmıştır. Yerkürenin ilk tarihinde oluşan okyanuslarla birlikte su buharı yoğunlaşmaları bulutları oluşturmuş ve sel suları düzlüklerdeki boşlukları doldurmuştur.

PREKAMBRİEN (KAMBRİEN ÖNCESİ)

PREKAMBRİEN (KAMBRİEN ÖNCESİ) olarak adlandırılan jeolojik zaman 4,6 milyar yaşındaki dünyamızın jeolojik geçmişinin en uzun süreli jeolojik dönemidir. "ARKEAN" Dünya tarihinin dört jeolojik çağından ikincisidir ve 4 ila 2,5 milyar yıl öncesini temsil eder. (eski yaş) ve "PROTEROZİK"
Proterozoyik, Kambriyen öncesinde oluşan kayaç katmanlarının daha üstte yer alan bölümüdür. Kambriyen öncesinin son alt bölümüdür. Bundan 2.5 milyar yıl önce başlayıp 541.0 ± 1.0 milyon yıl önce bittiği kabul edilir. Arkeen'in sona ermesi ile başlar.
(ilk yaşam) olarak ikiye ayrılır. Çoğu Prekambrien kayacı kaya birimleriyle yorumlanabilecek fosil içermediği için bu döneme ait bilgiler sınırlıdır. Prekambrien’den içinde bulunduğumuz döneme kadar meydana gelen dağ oluşum hareketleri Prekambrien döneme ait kayaçları bir taraftan büyük oranda aşınmaya uğratmış, bir taraftan da Prekambrien arazileri daha genç jeolojik zamanlarda meydana gelen birikintiler tarafından örtülmüştür. Bu nedenle Prekambriyene ait bilgiler daha çok kuramsaldır. Bu zaman süresi boyunca yerkürenin kıtasal kabuğunun çoğu, çok evreli süreçler sonucunda oluşmuştur. Önce mantonun kısmi ergimeye uğraması sonucunda magma oluşmuş ve volkanik ada yayları okyanus platolarının yükselmesine yol açmıştır. Bu ince kıta parçaları, çarpışarak ve birbirine eklenerek günümüz kıtalarının kıta çekirdeği olarak ifade edilecek bölümlerini oluşturmuşlardır. Kıta çekirdekleri Prekambriyende meydana gelmiştir.

Yerküre ilk oluştuğunda yüzeyinin tamamının sularla kaplı olduğu bilinmektedir. Günümüz kıtalarının çekirdeğini "PANGEA"
Pangaea ya da Pangea, Paleozoik zaman sonları ile Mezozoik zaman başlarında var olmuş dördüncü ve son süperkıtadır.
oluşturmaktaydı. Günümüzden 200 milyon yıl önce Pangea Dünya adasını oluşturuyordu. Pangea’nın parçalanıp kıtaların bugünkü görünümünü alması yerkürenin büyük dağ kuşaklarının oluşmasını sağlamıştır. Yaklaşık 135 milyon yıl önce Pangea önce kuzeyde "LAURASSİA" Laurasya ve Gondvana, 200 ila 300 milyon yıl önce Pangea adlı tek bir kara kütlesi oluşturan iki ana kıta parçasıydı. , güneyde "GONDWANA" Gondwana, yaklaşık 180 milyon yıl önce var olduğu düşünülen, güney yarımkürede yer alan devasa bir süperkıtaydı olmak üzere ikiye ayrılmıştır. 35 milyon yıl önce ise kıtaların dağılımı hemen hemen bugünkü görünümünü almaya başlamıştır. Bu kıtaların hareketi Yerkürenin iklimini etkilemiş ve deniz seviyesinin yükselip, alçalmasına neden olmuştur.

"FANEROZOYİK"
Fanerozoik (Phanerozoic), Dünya’nın yaklaşık son 542 milyon yıllık jeolojik zaman aralığına verilen addır
(Latince anlamı görülür yaşam, yâda yaşamın görülmesi anlamına gelmektedir) olarak adlandırılan jeolojik zaman Prekambrien’inin bitimiyle başlayan devirdir. 542 milyon yıllık bir süreyi kapsar. "PALEZOYİK"
Paleozoik dönem, yaklaşık 541 milyon yıl önce başlayan ve 252 milyon yıl önce sona eren bir jeolojik dönemdir. Bu dönem, Kambriyen, Ordovisiyen, Silüriyen, Devoniyen, Karbonifer ve Permiyen olmak üzere altı çağa ayrılır
, "MESOZOYİK"
Mesozoyik dönem, yaklaşık 252 milyon ila 66 milyon yıl önce yaşanan, Dünya’nın tarihinin orta dönemi olarak bilinen jeolojik zaman dilimidir.
ve "SENOZOYİK" Senozoyik dönem, yaklaşık 66 milyon yıl önce başlayıp günümüze kadar devam eden, Dünya’nın tarihinin en yeni ve en uzun dönemi olarak bilinen jeolojik zaman dilimidir olmak üzere üç devire ayrılır. Palezoyik , "KAMBRİYEN"
Kambriyen, yaklaşık 541 milyon yıl önce başlayıp 485 milyon yıl öncesine kadar devam eden, Dünya’nın tarihinin en eski jeolojik zaman dilimidir. Bu dönemde, yaşamın büyük bir patlama ile ortaya çıktığı ve önemli biyolojik evrim olaylarının gerçekleştiği bilinmektedir.
, "ORDOVİSYEN" Ordovisiyen, yaklaşık 485 milyon ila 444 milyon yıl önce yaşamış, Dünya tarihinin ikinci en eski jeolojik dönemidir. , "SİLÜRYEN" Silüryen, yaklaşık 444 milyon ila 419 milyon yıl önce yaşamış, Dünya tarihinin üçüncü en eski jeolojik dönemidir. , "DEVONİYEN" Devoniyen, yaklaşık 419 milyon ila 359 milyon yıl önce yaşamış, Dünya tarihinin dördüncü jeolojik dönemidir. , "KARBONİFER" Karbonifer, yaklaşık 359 ila 299 milyon yıl önce yaşamış, Dünya tarihinin beşinci jeolojik dönemidir. ve "PERMİYEN" Permiyen, yaklaşık 299 milyon ila 251 milyon yıl önce yaşamış, Dünya tarihinin altıncı jeolojik dönemidir periyot ve devirlerinden oluşur.

Mesozoyik zamanı, "TRİYAS" Triyas, yaklaşık 251 milyon ila 201 milyon yıl önce yaşamış, Dünya tarihinin yedinci jeolojik dönemidir. , "JURA " Jura, yaklaşık 201 milyon ila 145 milyon yıl önce yaşamış, dünya tarihinin sekizinci jeolojik dönemidir. ve "KRETASE" Kretase, yaklaşık 145 milyon ila 66 milyon yıl önce yaşamış, Dünya tarihinin dokuzuncu jeolojik dönemidir olmak üzere üç periyot yada devire ayrılır. Senozoyik (Kenozoyik) , "TERSİYER" Tersiyer, yaklaşık 66 milyon ila 2,6 milyon yıl önce yaşamış, Dünya tarihinin onuncu jeolojik dönemidir. ve "KUVATERNER" Kuvaterner, yaklaşık 2,6 milyon yıl önce başlayıp günümüze kadar devam eden, Dünya tarihinin en son ve en kısa jeolojik dönemidir olmak üzere ikiye ayrılır. Tersiyerde "PALEOJEN" Paleojen, yaklaşık 66 milyon ila 23 milyon yıl önce yaşamış, Tersiyer döneminin ilk bölümü olarak bilinen jeolojik zaman dilimidir ve Neojen olmak üzere yine ikiye ayrılır. "PALOJEN" , "PALEOSEN" Paleosen, yaklaşık 66 milyon ila 56 milyon yıl önce yaşamış, Paleojen döneminin ilk bölümüdür , "EOSEN" Eosen, yaklaşık 56 milyon ila 33,9 milyon yıl önce yaşamış, Paleojen döneminin ikinci bölümüdür. ve "OLİGOSEN" Oligosen, yaklaşık 33,9 milyon ila 23 milyon yıl önce yaşamış, Tersiyer döneminin üçüncü bölümüdür. ; "NEOJEN" Neojen, yaklaşık 23 milyon ila 2,6 milyon yıl önce yaşamış, Tersiyer döneminin son bölümü ve Kuvaterner döneminin başlangıcıdır ise "MİYOSEN" Miyosen, yaklaşık 23 milyon ila 5,3 milyon yıl önce yaşamış, Neojen döneminin ilk bölümüdür. ve "PLİYOSEN" Pliyosen (5.33-2.58 myö) bir jeolojik devre ismidir. Yaklaşık 5.333 milyon yıl önce ile 2.58 milyon yıl önceyi kapsayan zaman dilimine denir. Senozoyik Zaman'daki Neojen Dönemi'nin en genç dilimidir. Pliyosen'den önce Miyosen, sonrasında da Pleyistosen gelmektedir. Pliyosen kendi içerisinde Piasenziyen ve Zankliyen olmak üzere iki dilimde incelenir. devirlerine bölünür. Kuvaterner "PLEYİSTOSEN" ve "HOLOSEN" Holosen, yaklaşık 11,7 bin yıl önce başlayan ve günümüze kadar devam eden, Kuvaterner döneminin son bölümüdür. devirlerinden oluşur. Bu devir ve dönemlerin her biri farklı jeolojik ve biyolojik olaylarla temsil edilir. Holosen insanın ortaya çıktığı devirdir.

PALEZOYİK (1. ZAMAN)

Gezegenimizde yaşamın çeşitlenmeye başladığı zamandır. Palezoyik, Kaledoniyen, Apalaşlar ve Ural Dağlarının oluşumuna neden olan süperkıta Pangea’nın kıta çarpışmasıyla karakterize olur. İlk canlılar olan ve tek hücreli bakteriler olarak da bilinen "PROKARYOT" Prokaryotlar, hücrelerinde çekirdek veya diğer membranla çevrili organeller bulunmayan tek hücreli organizmalardır lar kendi besinlerini üretebiliyorlardı. Bu bakterilerin fosil kanıtı, "STRAMATOLİT"
Stromatolitler, özellikle daha çok mavi-yeşil algler olarak bilinen siyanobakteri gibi mikroorganizmaların biyofilmlerinin tortu tanelerinin bir araya gelip yapışması, birikmesi ve donması ile sığ sularda oluşan genişleme eğilimli katmanlı yapılardır.
adı verilen tabakalı kalsiyum karbonat birikintilerini içerir. Palezoyik başlangıcı, kabuklular gibi sert kısımlara sahip ilk yaşam formlarının görülmesiyle belirginleşir. Erken Palezoyik’te yaşam denizlerle sınırlıdır. Palezoyik süresinde, canlılar gözle görülür bir biçimde çeşitlenmiştir. Böcekler ve bitkiler karalara doğru hareket etmiştir. Permiyen dönemine kadar büyük tropik bataklıklar Kuzey Amerika, Avrupa ve Sibirya’da geniş alanlara yayılmış büyük kömür yataklarını oluşturmuştur. Palezoyik’in sonuna doğru ise bir kitle yok oluşu, karadaki omurgalı türlerinin %70’ini denizdeki canlıların ise %90’nını ortadan kaldırmıştır.

KAMBRİYEN (542 -488 MİLYON YOL ÖNCE)

Kambriyen ilk kabuklu canlıların oluştuğu dönemdir. Yarı omurgalı canlılardan omurgalı hayvanlara geçişin ilk hazırlıklarının görüldüğü dönemdir. Bu dönemde Güney yarımkürede Avustralya, Afrika, Güney Amerika, Antartika ve Hindistan Levhalarının bir araya gelmesinden oluşan süperkıta Gondvana, batısında, Kazakistan ve Sibirya, doğusunda "LAPETUS OKYANUSU" Lapetus Okyanusu, Pangea kıtasının kuzey ve güney yarısını ayıran, yaklaşık 600 ila 400 milyon yıl önce var olan eski bir okyanustu ile ayrılmış Avolanya ve Baltika, Kuzey Yarımkürede ise Kuzey, Güney Çin, Tarım ve Kuzey Amerika Levhaları yer almakta idi.

ORDOVİSİEN (488 – 443 MİLYON YIL ÖNCE)

Devrini temsil eden kayalar Galler bölgesinde yaygın olarak bulunmaktadır. Devrin "FAUNA" Fauna, bir bölgede veya zamanda bulunan hayvan türlerinin tümüne verilen genel bir isimdir. sı göllerde ki omurgalı yaşamı temsil eden "ÇENESİZ BALIKLAR"
Çenesiz balıklar, çeneleri olmayan ve genellikle yassı bir vücutları olan bir grup balık türüdür. Bunlar genellikle en eski balık türleri olarak kabul edilirler
ve göcdeleri kemik levhalarla kaplı, yassı şekilli "ZIRHLI BALIKLAR" Zırhlı balıklar, yalnızca fosilleriyle bilinen omurgalı hayvan sınıfı. ilk bu dönemde görülür. Karalar tamamen çıplaktır. Bitkiler henüz karaları işgal etmemiştir.

Kıtaların birbirinden uzaklaşması devam etmektedir. Dünya ikliminde bölgesel olarak belirgin farklılıklar dikkat çeker. Afrika ve Güney Amerika’nın güneyinde yoğun bir buzullaşma yaşanır. Güney kutbu geniş bir buzul şapkasıyla kaplanmıştır. Bugün Afrika Kıtasında yaygın bir şeklide görülen "TİLLİT ÇÖKELLERİ" Tillit çökelleri, bir buzul döneminde buzun altında ve/veya buzul erimeleri sırasında biriken çökellerdir. Bu çökeller genellikle çakıl, kum, kil, talaş ve kayalar gibi malzemelerden oluşur. (buzul çakılı) bu buzulların varlığını kanıtlamaktadır.

SİLÜRİYEN (443 – 416 MİLYON YIL ÖNCE)

Bu devirde "DERİSİDİKENLİLER"
Echinodermata, Deuterostomia infraşubesine bağlı bir hayvan şubesidir.
, "MERCANLAR"
Mercanlar, omurgasız hayvanların Knidliler şubesinin denizlerde yaşayan bir sınıfıdır. Yumuşak mercanlar, boynuzsu mercanlar, dikenli mercanlar, gerçek mercanlar gibi çeşitleri vardır.
ve "DENİZLALELERİ"
Crinoids, ekinodermlerin sınıfı Crinoidea'yı oluşturan deniz canlılarıdır
çok fazla gelişti. Zırhlı balıklar yaygındı. Bu dönemde bitkiler sulardan karaya yeni çıkmışlardı. Gelecekteki ormanları oluşturacak "KİBRİT OTLARI" Kesintiye uğramış kulüp yosunu veya sert kulüp yosunu olarak bilinen Lycopodium annotinum, Kuzey Amerika'nın yanı sıra Asya'nın ve Avrupa'nın çoğunun daha soğuk bölgelerinin ormanlarına özgü bir kulüp yosunu türüdür. kıtalara yayılmış toplulukları oluşturmaya başladılar.

Gondvana ve Lavrasya birbirine daha fazla yaklaşarak çarpıştılar. Bu iki kıta arasındaki okyanuslar kapanmıştır. "PANTALASSA OKYANUSU" Geç Paleozoik ve erken Mezozoik zamanda süperkıta Pangea'yı çevreleyen büyük okyanus. , Kuzey Yarımküreyi tümüyle kaplamıştır.

DEVONİYEN (416 – 369 MİLYON YIL ÖNCE)

Bu dönemde büyük dağ oluşumları yaşanır. Laurasia kıtası, Baltika ve Laurentia kıtalarının çarpışmasıyla şekillenmeye başlar ve çarpışma sonrasında dağ oluşumları gerçekleşir. Lapetus gibi dev okyanuslar kapandığı için bitkiler daha geniş yayılma olanağı bulmuştur. Eğrelti otları bataklıkların kenarlarında dev ormanlar oluşturacaklardır.

KARBONİFER (359 – 299 MİLYON YIL ÖNCESİ)

Devon döneminde bataklıkların kenar kısımlarında oluşan eğreltiotlarından meydana gelen dev ormanlar kömür yataklarına dönüşmüştür. Karboniferde bitkilerinin boyları 35 m ye ulaşmıştır. Bunlar Zonguldak’ın taş kömürlerini oluşturan Karbonifer dönemi bataklıklarında yaşayan dev ağaçların fosillerine dönüşmüşlerdir.

Kuzey Yarımkürede birbirine yaklaşıp birleşen levhalar kuzeyin süper kıtası Lavrasya’yı oluştururlar. Kuzey Amerika ve Baltika’da Kaledoniyen dağ kuşakları meydana gelmiştir.

PERMİYEN (299 -251 MİLYON YIL ÖNCE)

Bu dönemde sularda yaşayan canlıların kara yaşamına doğru geçişleri söz konusudur. Karalarda sürüngenlerin yaygınlaşması söz konusudur. Sürüngenlerin büyük çoğunluğu 2. büyük kitlesel yok oluşa kadar, yaklaşık185 milyon yıl en yaygın türler olarak gözleneceklerdir. Permiyen sonuna doğru, gezegende de büyük bir felaket yaşanmış ve yaşamın %90’ı yok olmuştur.

MESOZOYİK (2. ZAMAN)

Bu devir daha çok sürüngenler dönemi olarak ta adlandırılır. Palezoyik sonundaki yok oluştan sağ kalan canlılar çeşitlenmeye başlamıştır. "GİMNOSSPERMLER" Ginkgophyta, Cycadophyta, Gnetophyta ve Coniferophyta gibi birçok bitki grubunu içeren, tohumlu bitkilerin bir bölümüne verilen isimdir. Bu bitkiler, çiçekli bitkilerin (Angiospermler) aksine tohumlarını kaplayan bir meyve olmadan doğrudan ortaya çıkar (SİKADLAR, KOZALAKLI AĞAÇLAR VE GİNGKOLAR) daha kuru iklimlere uyum sağladıkları için Mesozoyik’in baskın ağaçları olmuşlardır. Sürüngenler de, baskın kara hayvanları olmuştur. Mesozoyik’in en çarpıcı canlıları dinozorlardır. Dinozorlar da dahil sürüngenlerin çoğu Mesozoyik’te yok olmuştur. Mesozoyik zamanı, Triyas, Jura ve Kretase olmak üzere üç periyot yada devire ayrılmaktadır.

TRİYAS (251 -199 MİLYON YIL ÖNCESİ)

Dinozorların ilk temsilcilerinin ve memeli sürüngenlerin, ilk uçan sürüngenlerin görüldüğü dönemdir. İklimin ısınmasıyla birlikte "SİKADOFİA" Sikadofia, çıplak tohumlu bitkilerin (gymnosperms) bir sınıfıdır. Bu bitkiler, genellikle tropikal ve subtropikal bölgelerde yaşayan ağaç ya da çalı formunda bitkilerdir. (PALMİYELER) çeşitlenerek karalarda yayılacaktır.

Pangea kıtası yavaş yavaş parçalanmakta, kıtalar bazı yerlerde birbirinden uzaklaşırken bazı yerlerde birbirine yaklaşarak bugünkü konumlarına kavuşmuşlardır. Bu arada Akdeniz’in atası "TETİS OKYANUSU" Tetis Okyanusu, yaklaşık 250 milyon yıl önce Pangea süper kıtasının parçalanması sırasında oluşan bir okyanustur. Pangea’nın doğusunda Pantalassa Okyanusu’nun büyük bir körfezi olarak oluşacaktır.

JURA (199 -145 MİLYON YIL ÖNCE)

Başlarında süperkıta Pangea parçalanmaya devam eder. "PALEOTETİS" Paleotetis, yaklaşık 350 milyon ila 200 milyon yıl önce var olan eski bir okyanustur. Bu okyanus, Laurasia ve Gondwana süper kıtaları arasında yer alıyordu. (Eski Tetis) Okyanusu tükenmiş, Akdeniz’in atası "NEOTETİS" Neotis, günümüzde var olan bir okyanus değildir. “Neotis” terimi, “Yeni Okyanus” anlamına gelir ve coğrafyada ortaya çıkan bir oluşumu ifade eder (Yeni Tetis) Okyanusu batıda dev bir körfez şeklinde oluşmaya başlamıştır. Kıtanın doğusunda Pasifik Okyanusu belirgin bir şekilde durmaktadır. Dönemin ortalarında Pangea süperkıtası parçalanmaya ve Atlantik Okyanusu belirginleşmeye başlar. Dönemin sonlarına doğru Atlantik Okyanusu bugünkü şeklini almıştır. Kuzey Amerika Lavrasya’dan büyük kırıklar boyunca ayrılmaya başlamıştır. Kıtalarda dinozorlar, okyanuslarda deniz sürüngenleri "PLEİSİOZOR" Plesiozorlar, soyu tükenmiş bir sürüngen grubudur. Geç Triyas döneminden başlayarak Jura dönemi sonuna kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. ve "TELEOZORLAR" Teleostomlar, birçok modern kemikli balığın ve tetrapodların (dört ayaklı omurgalılar) ortak atası olan, tarih öncesi bir omurgalılar grubudur yaşamaktadır.

KRETASE (145 – 65 MİLYON YIL ÖNCE)

Kretase, Mesozoyik Zamanın son devridir. Dinozorların yok olduğu dönemdir. Bu devirde ılıman iklim koşulları hakimken ve küresel anlamda deniz seviyeleri yükselmiştir. Karasal alanlarda dinozorlar, okyanuslarda "YÜZEN SÜRÜNGENLER" Yüzen sürüngenler, soyu tükenmiş büyük deniz sürüngenleri grubunu ifade eder. İlk olarak Triyas döneminde ortaya çıktılar ve Kretase dönemi sonuna kadar varlıklarını sürdürdüler. ve "RUDİST MERCANLAR" Rudist mercanları, soyu tükenmiş bir mercan grubunu ifade eder. Kretase döneminde, yaklaşık 100 ila 66 milyon yıl önce, özellikle sığ denizlerde yaşadılar yaşamış ve hepsi birden bu devrin sonunda yok olmuştur. Kretase de Atlantik okyanusunun gelişimi devam ederken, Gondvana’nın parçalanmasıyla birlikte Hint Okyanusu açılır ve Hindistan plakası ana karadan ayrılır

SENOZOYİK (3. ZAMAN)

"MEMELİLER ÇAĞI" Memeliler Çağı, 65 milyon yıl önce Kretase döneminin sonunda yaşanan büyük yok oluş olayından sonra başlayan ve günümüze kadar devam eden dönemdir. olarak adlandırılır. Çünkü sürüngenlerin yerini "KESELİLER" Keseliler, memeliler sınıfının bir üst takımını oluşturan bir grup memeli hayvandır. ve "PLASENTALAR" Plasentalar, memeliler sınıfına ait bir grup memeli hayvanları ifade eder. Diğer memelilerden farklı olarak, plasentalar, embriyolarını rahimde plasenta yoluyla besleyen memelilerdir. olmak üzere memelilerin iki farklı grubu almıştır. 65 milyon yıl önce gerçekleşen büyük yok oluş sonrasından başlar ve buzul dönemlerinin görüldüğü Kuvaterner’in başlangıcı olan 1,8 milyon yıl öncesine kadar devam eder. Uluslararası Stratigrafi Komisyonu Senozyik’i Tersiyer ve Kuvaterner olmak üzere iki ye ayırır. Tersiyer’de, Paleojen ve Neojen olmak üzere yine ikiye ayrılır. Palojen, Paleosen, Eosen ve Oligosen; Neojen ise Miyosen ve Pliyosen devirlerine bölünür. Kuvaterner de Pleyistosen ve Holosen devirlerinden oluşur.

Paleosende büyük yok oluştan sonra memeliler bu zaman içinde süratle gelişmeye başlamıştır.

PALEOSEN (65 – 55 MİLYON YIL ÖNCE)

Daha serin ve kuru bir iklim altında iken, dünya Eosene doğru ısınmaya başlamıştır. Tetis okyanusu, Hint Plakasının Asya kıtasına çarpması nedeniyle kapanma sürecine girmiş ve Himalaya dağ kuşağının oluşumu başlamıştır. "PALEOSEN ORMANLARI" Paleosen ormanları, günümüzdeki tropikal yağmur ormanlarına benzer bir yapıya sahipti. , "KRETESA ORMANLARI" Kretase ormanları, günümüzdeki tropikal ve subtropikal ormanlara benzer bir yapıya sahipti. na göre daha yoğundu. Dev sürüngenlerin ortadan kalkmasıyla çok daha küçük boyda olan sürüngenler, yılanlar, timsahlar ve kaplumbağalar büyük yok oluştan kurtularak günümüze kadar varlıklarını sürdürmüştür.

EOSEN (55 -34 MİLYON YIL ÖNCE)

Yaşamda yeniden doğuş anlamına gelmektedir. Mesozoyik sonunda meydan gelen yok oluştan sonra Dünyada yaşam yeniden canlanmıştır. Pangea bu dönemde parçalanmaya devam eder. Okyanusların alanları gittikçe gelişmektedir. Kuzey Atlantik açılmaya başlamıştır. Tetis ve Pasifik okyanusları halen varlıklarını korumaktadırlar. Gondvana parçalanmaktadır. Hindistan Plakası kuzeye doğru ilerlerken, Avustralya da Gondvana’dan ayrılmaktadır. Hindistan ve Asya’nın çarpışmasıyla Himalaya dağları oluşacaktır. Eosen de 50 milyon yıl öncesinde Kuzey Amerika ile Asya arasında Bering kara köprüsü oluşmuştur. Bu durum türlerin yayılması için önemlidir.

OLİGOSEN (34 – 23 MİLYON YIL ÖNCE)

İklim değişir. Dünya soğuk bir döneme girmiştir. Antartika da buzullar artmıştır. Ormanlık alanlar azalmıştır. Bu devirde Avustralya ve Güney Amerika denizlerle çevrili dev adalar şeklindedir.

MİYOSEN ( 23 – 5 MİLYON YIL ÖNCESİ)

Bu dönemde Afrika Avrupa’ya daha fazla yaklaşmıştır. Tetis Okyanusu kapanma sürecine girmiştir. Cebelitarık boğazı Afrika ve Avrupa arasında önemli kara köprülerinden biridir. Miyosen sonlarında, Atlantik ile Akdeniz’in bağlantısı kesilecektir. Aşırı buharlaşma Akdeniz’i kısmen tuz çölü haline getirmiştir.

PLİYOSEN (5 -2 MİLYON YIL ÖNCESİ)

Asya ile Kuzey Amerika arasındaki Bering boğazı ve Güney ve Kuzey Amerika arasındaki Panama Boğazı kara köprüleri olarak açılmak üzeredir. Miyosende daha kurak bir iklime sahip olan dünya Pliyosen başlarında yeniden normalleşmeye başlamıştır. Deniz düzeyi yükselmeye başlamıştır. Atlantik’in suları yükselerek Akdeniz’e boşalacak ve Cebelitarık boğazı yeniden açılarak suyoluna dönüşecektir. Levha hareketleri sonucunda Anadolu ve Ege’de tektonik olaylar meydana gelmiştir. Kuzey Anadolu ile Doğu Anadolu’yu önemli kırık hatları oluşmuştur. Bunlar Anadolu’da boydan boya bir deprem bölgesi haline getirmiştir.

KUVATERNER (4. ZAMAN)

Yerküre tarihinde önemli ve özel bir zamandır. 2,5 milyon yıl öncesinden günümüze kadar olan jeolojik ve biyolojik süreçlerin tümünü temsil eder. İki önemli olay Kuvaterner’e damgasını vurur. Bunlar "İNSAN"
Genel bakış İlk modern insan olan Homo sapiensler, evrim teorisine göre 200.000- 300.000 yıl önce ilk insansı (hominid) atalarından evrilmişlerdir. Yaklaşık 50.000 yıl önce dil yeteneği geliştirmişlerdir. İlk modern insanlar yaklaşık 70.000-100.000 önce Afrika'yı terk etmeye başlamışlardır.
ın ortaya çıkışı ve küresel düzeyde buzul dönemlerinin yaşanmasıdır. Oldukça kısa olan bu zaman aralığında, çok sık iklim değişiklikleri meydana gelmiştir. Kuvaterner iki bölümden oluşur. Birinci bölüm, buzul olaylarının yaygın olduğu ve 2,5 milyon yıl önce başlayıp 12.000 yıl önce sona eren Pleyistosen’dir. İkinci bölüm ise, 12.000 yıl önceden günümüze kadar geçen zamanı temsil eden Holosen’dir.

Pleyistosen Pleistosen'de yaşanan buzul ve "BUZULARASI ÇAĞLAR" Buzul çağları, dünya tarihi boyunca sıcaklık ve buz örtüsü değişimleri ile karakterize edilen zaman dilimleridir. , süre ve şiddet bakımından birbirinden farklı olup, genellikle buzul çağları, buzularası çağlara göre daha uzun sürmüştür. Son 400 bin yılın iklim kayıtlarını içeren buzul örneklerinden, 70 bin veya 90 bin yıl süren buzul çağlarını, 10 bin veya 30 bin yıl süren buzularası çağların izlediğini görmek mümkündür.

Buzul çağları sırasında; azalan sıcaklıklara paralel olarak kutuplarda yer alan buzullar, alanlarını genişletmiş, Kuzey Yarımküre'de yer yer 40°enlemine kadar yayılmışlardır. Yağışların karalarda kar-buz şeklinde birikmesi sonucu bütün Dünya'da deniz seviyesi alçalmış, okyanuslarda akıntı sistemleri değişmiştir. Karalar üzerinde 50-60 milyon km3ü bulan buzul örtülerinin oluşumu, deniz seviyesinin 120-140 metre düşmesine yol açmıştır. Deniz seviyesinin düştüğü buzul çağlarında kıtalar arasında oluşan kara köprüleri; insanların, hayvanların ve bitkilerin göçler yoluyla Dünya'ya yayılmasını kolaylaştırmıştır. Örneğin günümüzden 25-20 bin yıl önce "BUZUL ÇAĞI"
Dünya'nın jeolojik kayıtları, buzul çağları olarak bilinen derin iklim değişim dönemleriyle bölünmektedir. Bu dönemler, gezegenin yüzeyinin önemli bir bölümünü kaplayan buz levhalarının genişlemesiyle karakterize uzun süreli buzullanmalarla ilişkilidir. Bu yazı; buzul çağı başlangıcının temelinde yatan karmaşık mekanizmaların ve başlangıç ve sonlanmada rol oynayan çok yönlü faktörlerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesine yönelik bilimsel bir araştırmaya giriş niteliğindedir. Aynı zamanda bu dönemlerin Dünya'nın jeolojik ve ekolojik sistemlerine etkilerini de ele almaktadır.
sırasında Asya ve Kuzey Amerika (Alaska) arasında oluşan kara köprüsü, insanların Amerika Kıtalarına yerleşmesine olanak tanımıştır. Derin deniz tortullarından alınan örneklerdeki oksijen izotopu analizleri, Dünya'nın son buzul çağına günümüzden 110 bin yıl önce girdiğini, bu buzul çağının en soğuk ve kurak döneminin ise günümüzden 20-18 bin yıl önce yaşandığını göstermektedir.

Diğer yandan, buzul çağlarında iklim kuşaklarının yer değiştirmesi, doğrudan buzullarla kaplanmayan bölgelerin iklim koşullarının da büyük ölçüde değişmesine yol açmıştır. Örneğin bugün Anadolu'nun en az yağış alan yerlerinden biri olan Konya Havzası'nda bulunan göl kıyı şekilleri, son buzul çağında bu alanda günümüze göre daha serin-nemli iklim koşullarının ortaya çıktığını gösterir. Son buzul çağında Cilo, Kaçkar gibi yüksek dağlarımızdaki buzullar ise alanlarını genişleterek vadilerden aşağılara uzanmıştır.

Grönland'dan elde edilen buzul kayıtları, Pleistosen'in son buzul çağından Holosen'e geçişin iklim koşulları açısından çok değişken olduğunu gösterir. Günümüzden 110 ila 14 bin yıl öncesini kapsayan bu dönemde, etkisini daha çok Kuzey Yarımküre'de hissettiren kısa süreli büyük iklim değişiklikleri yaşanmıştır. Buzularası çağlar ise ekvatora doğru alanlarını genişleten örtü buzullarının kutuplara doğru geri çekilmesi, atmosferdeki karbondioksit ve metan gibi sera gazı oranlarının artması, iklim ve vejetasyon kuşaklarının yer değiştirmesi ile karakterize oluyor.

Buzularası çağlara geçiş aynı zamanda, karalar üzerinde çok geniş alanlar kaplayan buzulların erimesi nedeniyle deniz seviyesinin hızla yükselmesiyle Dünya'nın bazı bölgelerinde "KATASTROFİK SELLER" in oluştuğu dönemlerdir. Pleistosen'de yaşanan buzularası çağların devam sürelerini dikkate alırsak, ilk akla gelen soru bundan sonraki buzul çağının ne zaman başlayacağıdır. Bu sorunun yanıtını ararken ilk başvurduğumuz kaynak yine "PALEOKLİMATİK" verilerdir(eski devre ait bitkiler). Geçmişte iklim değişmelerinin yerkürede bıraktığı izleri araştırmak, buzul ve buzularası çağların nasıl oluştuğunu, canlıları nasıl etkilediğini bilmek, geleceği öngörmemize yardım edecektir.

SON BUZUL ÇAĞININ SONU: NUH TUFANI

Yaklaşık 12 bin yıl önce son buzul çağının sona ermesindeki en önemli faktörün, volkanik aktivitelerdeki dramatik bir artış olduğunu ifade etmiştir. Volkanların, bir sera gazı olan karbondioksitin(CO2) yer atmosferinde artmasına sebep olduğunu, bu ise dünyanın daha fazla ısınması anlamına gelmektedir.

NUH TUFANI "KAPALI GÖLÜ" KARADENİZ YAPTI

Son buzul döneminde bağımsız bir göl olan Karadeniz'e ait eski kıyı şeridinin günümüzden yaklaşık 110 metre daha aşağıda yer aldığı, jeofizik verilerden öngörülmektedir. Bunun bilimsel en büyük kanıtı, İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'le birleştiği noktada tespit edilen kanal sistemidir. Bu derin kanalların oluşabilmesi için güçlü bir su girişi gerekmektedir. Bu nedenle Akdeniz suyunun, "Tufan"la Karadeniz'e girdiği gerçeği, bu kanal sisteminin bir kanıtıdır.

"HOLOSEN DÖNEMİ"

Dünya'da buzul çağına ait koşulların ortadan kalkmasına neden olan ısınma, günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce Nuh Tufanı ile başlamıştır. Dünya jeolojik tarihinin son 12 bin yılını kapsayan dönem Holosen olarak adlandırılır. Buzul çağına ait iklim koşullarının ortadan kalkması ve sıcaklıkların yükselmesi, son 12 bin yıldır başta doğal çevrede; özellikle bitki örtüsünde, toprak oluşumunda ve yeryüzünde işleyen süreçlerde önemli değişmelere yol açmıştır. İnsanın yaşam tarzı açısından ele alındığında, "NEOLİTİK DEVRİM" adı verilen tarım faaliyetlerinin başlaması ve ilk yerleşik yaşama geçiş Holosen'de gerçekleşmiştir. Paleoklimatik çalışmaların sayısı arttıkça Holosen'de; buzul çağları ölçüsünde olmasa da bin yıl veya birkaç yüzyıl devam eden ve geniş alanlarda etkili olan iklim salınımlarının gerçekleştiği ortaya çıkmaktadır.

"HOLOSEN OPTİMUMU"

Bunlardan en önemlisi günümüzden yaklaşık 9 ila 5 bin yıl öncesini kapsayan sıcak dönemdir. Holosen Optimumu olarak da adlandırılan bu dönemde yaşanan sıcaklık artışı, küresel ölçekten çok sadece Kuzey Yarımküre ile sınırlı kalmıştır. Klimatik optimumun, "DÜNYA'NIN YÖRÜNGESİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER" ve son buzul çağından çıkılmasının yarattığı bazı etkiler ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yapılan hesaplamalar 9 bin yıl önce, Dünya'nın dönme eksenine olan eğiminin 24° olduğunu ve Dünya'nın yörüngesinde Güneş'e en yakın noktada iken Kuzey Yarımküre'de yaz mevsiminin yaşandığını gösterir. Bu durum, Kuzey Yarımküre'ye yaz mevsiminde ulaşan Güneş radyasyonu miktarında % 8'lik (+40 w/ m2) bir artışa yol açmış, yaz mevsimi daha sıcak, kışlar ise daha sert geçmiştir. "PALEOKLİMATİK ÇALIŞMALAR" Paleoklimatik çalışmalar, geçmiş iklim koşullarını anlamak için yapılan araştırmalardır. Bu çalışmalar, iklimin uzun süreli değişikliklerini, trendlerini ve doğal değişkenliklerini anlamamıza yardımcı olur. , Holosen Klimatik Optimumu sırasında, özellikle Kuzey Batı Avrupa'nın ısındığını, Kuzey Kutbu'nda ortalama sıcaklıkların yaklaşık 4°C yükseldiğini kanıtlar. Holosen ortalarında, daha yüksek yaz sıcaklıkları nedeniyle Kuzey Yarımküre'de orman "TUNDRA" Tundra, kutup çevresinde ve yüksek dağların yüksek kesimlerinde bulunan, donmuş toprağa sahip geniş açık alanlardır. sınırı birçok alanda şimdiki yerinin daha kuzeyine kaymıştır. Polen analizleri, Sibirya'da orman sınırının, bugünkü sınırına göre 200 km kadar kuzeye kaydığını gösterir. Klimatik Optimum'da Kuzey Yarımküre'de iklim koşullarının büyük ölçüde değiştiği bir başka bölge, günümüzde Dünya'nın en büyük çölünün bulunduğu Sahra ve Arap yarımadası olmuştur.

"ARAP YARIMADASI VE SAHRA" NIN YEŞERMESİ

Kuzey Yarımküre'nin yaz mevsiminin daha sıcak geçmesi, her iki yarımkürenin "TİCARET RÜZGÂRLARI" “Ticaret Rüzgarları” ifadesi, genellikle küreselleşme sürecindeki ticaretin hareketlerini ifade etmek için kullanılır. nın(ALİZELER) karşılaştığı, "TROPİKLER ARASI KARŞILAŞMA KUŞAĞI" “Tropikler Arası Karşılaşma Kuşağı” ya da kısaca “TAKK” (İngilizce adıyla “Intertropical Convergence Zone” ya da “ITCZ”), Dünya’nın ekvatoral bölgesinde yer alan ve tropikler arasında yer alan bir kuşaktır. Bu bölge, güneş ışınlarının dik açıyla geldiği yerdir ve sıcak hava yükselerek yoğunlaşır. 'nın (ITCZ) kuzeye kaymasına neden olmuştur. Bu koşullarda Arap yarımadası ve Afrika'da günümüzde çöl olan alanlar daha çok yağış almış, çöl savan vejetasyonu ile kaplanmıştır. MUSON SİSTEMİnin yaklaşık 600 km kuzeye doğru kayması ve kuvvetlenmesi, bu çöllerdeki Sahra'da taban suyunun yükselmesine, "TEKTONİK DEPRESYON"
Tektonik depresyonlar, yer kabuğundaki büyük çatlamalar sonucu oluşan, çöküntü ve alçak bölgelerdir. Bu çöküntüler, tektonik plakaların hareketleri sırasında meydana gelir.
larda çok sayıda göllerin oluşmasına ve bu göllere timsah, zürafa, ceylan ve hipopotamdan oluşan bir hayvan topluluğunun yerleşmesine olanak tanımıştır. "PALEOBOTANİK" Paleobotanik, fosilleşmiş bitki materyallerinin incelenmesiyle ilgilenen bir bilim dalıdır. Bu materyaller genellikle fosil yaprak, çiçek, tohum ve odun parçalarıdır. veriler, o dönemde yeşillenen Sahra'nın 23° kuzey enlemine kadar uzandığını kanıtlamaktadır (günümüzde bu değer 18° kuzey enlemidir). Holosen'de daha çok okyanus dolaşımındaki değişmeler ile bağlantılı olarak ortaya çıkan kurak-nemli dönemler ve şiddetli "EL NİNO"
El Niño, Pasifik Okyanusu’nun Doğu Ekvatoral bölgesinde meydana gelen ve birkaç yıl boyunca dünya çapındaki hava ve iklim sistemlerini etkileyen bir olaydır.
veya "LA NİNA"
La Niña, Büyük Okyanus’ta meydana gelen ve atmosferik olaylarla ilişkili bir iklim olayıdır. Bu olay, Pasifik Okyanusu’nun doğu kesimindeki suların normalden daha soğuk olmasıdır. La Niña, El Niño’nun zıddıdır ve çoğu zaman El Niño’dan hemen sonra meydana gelir.
olayları, geçmişteki uygarlıklar üzerinde kalıcı etkiler bırakmıştır. Örneğin; Ortadoğu'da "AKADLAR" Akadlar, Orta Doğu’da MÖ 24. Ve 22. Yüzyıllar arasında Mezopotamya’da hüküm süren bir antik toplumdu. Akadlar, tarihte bilinen ilk imparatorluğu kurmuşlardır ve Sargon olarak bilinen bir liderleri tarafından yönetilmişlerdir. ın veya Orta Amerika'da "MAYA UYGARLIĞI" Maya Uygarlığı, Orta Amerika’da MÖ 2000’li yıllardan başlayarak MS 1500’lere kadar var olan ve Meksika, Guatemala, Belize, Honduras ve El Salvador’un bazı bölgelerinde gelişen bir antik uygarlıktır. nın çöküşü bu duruma örnek gösterilebilir. Holosen'in bir başka özelliği, insanların yerleşik düzene geçerek tarımsal faaliyetlere başlaması ile birlikte Dünya tarihinde ilk kez doğal çevre ve iklim sistemi üzerinde "İNSAN ETKİSİ"nin başlamasıdır. Örneğin Holosen'in ortaları ve sonlarında atmosferde karbondioksit ve metan gazlarının oranlarının giderek yükselmesi, Avrasya'da 8000 yıl önce tarımsal amaçla ormanların kesilmeye başlanması ve 5000 yıl önce pirinç tarımı ve hayvancılığın gelişmesi ile ilişkilendirilmektedir.

"SICAK ORTAÇAĞ" VE "MİNİ BUZUL ÇAĞI"

Son bin yılda, on yıldan yüzyıla uzanan bir zaman ölçeğinde gerçekleşen iklim salınımları, geçmişte olduğu gibi toplumları büyük ölçüde etkilemiş ve yeryüzünde çok sayıda kanıt bırakmıştır. Son bin yılda, iklim koşullarında en belirgin değişim Sıcak Ortaçağ ve Mini Buzul Çağı olarak adlandırılan dönemlerde yaşanmıştır.

"SICAK ORTAÇAĞ"

Ağaç halkaları, dağ buzulları ve tarihi kayıtlardan elde edilen kanıtlara dayanan çok sayıda araştırma, Sıcak Ortaçağ olarak adlandırılan 9. yüzyıldan 13. yüzyılın sonuna kadar olan dönemin bazı yıllarında, İskandinavya, Çin, Kaliforniya, Kanada ve Tazmanya gibi Dünya'nın bazı bölgelerinde özellikle yaz mevsimine ait sıcaklıkların, 20. yüzyıl değerlerine yaklaştığını göstermektedir. Paleoklimatik verilere göre, Kuzey Yarımküre'de 11. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar olan dönemde ortalama sıcaklıklar, 15.-19. yüzyıl ortalamasına göre 0,2°C yükselmiştir. Ortalamalardaki 0,2°C lik bu artış bile, o dönemde VİKİNGLERin, Grönland'a yerleşmesine, çok daha yüksek enlemlerde buğday yetiştirilmesine olanak tanımıştır. Bu olumlu etkiler yanında Sıcak Ortaçağ, Kuzey Amerika'nın büyük bölümünde şiddetli ve uzun süreli kurak dönemlere sebep olmuştur. Ortaçağ'da yükselen sıcaklıkların, bu dönemdeki Güneş etkinliklerindeki artıştan kaynaklandığı düşünülüyor.

MİNİ BUZUL ÇAĞI

Tam olarak ne zaman başladığı konusunda tarihçiler ve klimatologlar arasında bir görüş birliği olmamakla birlikte, Mini Buzul Çağı, yaklaşık olarak 1300 ile 1900 yılları arasını kapsar. Batı ve Orta Avrupa'da Mini Buzul Çağı'nın en belirgin etkileri 1675-1715 ile 1780-1830 yılları arasındadır. Bu dönemde çok soğuk kış ayları, kış ve bahar aylarındaki uzun kurak dönemler ve yağışlı geçen yaz ayları ile yaşanmıştır. Paleoklimatik kanıtlar, Mini Buzul Çağı'nda Kuzey Yarımküre'de sıcaklıkların 1902-1980 dönemine göre 0,1-0,4°C daha düşük olduğunu gösterir. Bu dönemin etkileri Dünya'nın birçok yerinde hissedilmesine rağmen bu konudaki en ayrıntılı tarihi kayıtlar, Avrupa ve Kuzey Amerika'ya aittir. Başlangıç tarihi çok iyi bilinmemesine karşın tarihi kayıtlar, 14. yüzyılın başında Grönland’da buzulların ve Kuzey Atlantik'te deniz buzlarının güneye doğru ilerlediğine işaret etmektedir. 1315 yılında başlayan şiddetli yağışlar ve daha serin geçen yaz mevsimleri ve 1315-1317 yıllarında Avrupa'da yaşanan büyük kıtlık, bu kötü hava koşullarının bir yansıması olarak kabul edilebilir.

Hollanda'da 13. ve 14. yüzyıllarda şiddeti ve sıklığı artış gösteren seller, bunu izleyen 1315-1317 kıtlığı ülke nüfusunun yaklaşık %10'unun hayatını kaybetmesine yol açmıştır. 17. yüzyılın ortalarında İsviçre Alpleri'nde buzulların ilerlemesi çiftliklerin ve köylerin boşaltılmasına neden olmuştur. Thames Nehri ile Hollanda'daki kanal ve akarsular kış ayları boyunca donmuştur. Son yıllarda ağaçların büyüme halkaları ve buzul örneklerinden elde edilen veriler, Mini Buzul Çağı boyunca sıcaklıklarda gözlenen düşme eğiliminden büyük ölçüde bu dönem boyunca azalan Güneş etkinliklerinin ve artan volkanik faaliyetlerin sorumlu olduğunu gösteriyor. Mini Buzul Çağı içindeki en soğuk yıllar, Güneş lekelerinin sayısının son derece azaldığı "SPÖRER" Spörer, 19. Yüzyılın ortalarında yaşamış olan Alman astronom ve güneş lekeleri gözlemcisi Gustav Spörer’in adını taşıyan bir güneş lekesi minimumudur. Spörer minimumu, 1645 ile 1715 yılları arasında gözlemlenen bir dönemde, Güneş’in yüzeyindeki güneş lekesi aktivitesinde azalma ve uzun süreli bir düşüşle karakterize edilir. ve "MAUNDER MİNİMUMU" Maunder Minimumu, Güneş’in yüzeyindeki güneş lekesi aktivitesinin son derece düşük olduğu bir dönemdir. Bu dönem, 1645 ile 1715 yılları arasında gözlemlenmiştir. olarak adlandırılan dönemler ile uyumludur.

Mini Buzul Çağı boyunca sıcaklıkların azalmasında etkili olan bir başka faktör volkanik faaliyetlerdir. Şiddetli volkanik patlamalar sırasında açığa çıkan volkanik küller ve atmosferde SO2 ve sülfürik asit partiküllerine dönüşen sülfür gazı, atmosferin alt tabakalarında yaklaşık 2 yıl kalarak, atmosfere ulaşan Güneş ışınlarını geri yansıtır. "AĞAÇLARIN BÜYÜME HALKALARI" Ağaçların büyüme halkaları, ağacın gövdesinin her yıl yeni bir büyüme tabakası oluşturması sonucu ortaya çıkan ve belirli bir yılın büyüme sezonunda oluşan halkalardır. ndan elde edilen kanıtlar, son 600 yıl içinde Kuzey Yarımküre'de en soğuk yılın, Peru'daki "HUAYNAPUTİNA VOLKANİK ETKİNLİĞİ" Huaynaputina, Peru’nun güneyindeki Moquegua bölgesinde yer alan bir volkanik dağdır. 19 Şubat 1600 tarihinde Huaynaputina, tarihte kaydedilen en büyük patlamalardan birini gerçekleştirdi. nin gerçekleştiği 1600 yılını izleyen 1601 olduğunu gösteriyor. Benzer şekilde çok soğuk geçen 1453 yılı, Pasifik'in güneybatısındaki Kuwae Volkan'ının 1452 yılındaki etkinliğini izler. 1815 yılının Nisan ayında Endonezya'da "TAMBORA VOLKANI" nın patlamasını izleyen 1816 yılı Dünya tarihine yaz mevsimi olmayan yıl olarak kaydedilmiştir.

COĞRAFYA BİLİMİNİN GELİŞİMİ VE ÜNLÜ COĞRAFYACILAR

THALES(MÖ 624-546)

Tarihte bilinen en eski coğrafyacı olarak bilinir. Thales maddenin ilk öğesi (arkhe) olarak suyu ileri sürmüştür. Dünya’nın suyun üzerinde bulunduğunu ve dünyanın su tarafından taşındığını söylemiştir. Dünya’nın şeklini suyun üzerinde hareket eden bir diske benzemektedir. Güneş sistemini inceleyen ve "" GÜNEŞ TUTULMASInı ilk açıklayan bilim adamıdır.

ANEKSİMANDER-ANAKSİMANDROS (MÖ 610-545)

İlk Coğrafyacı olarak kabul edilen Thales’in Öğrencisidir. Tarihte bilinen ilk "KARTOGRAF" tır. Matematik Coğrafyasının kurucusudur. Enlem derecelerini bulmuştur. Güneş saatini bulmuştur. Deprem olaylarını bilimsel olarak ilk açıklayan bilim adamıdır. Dünya’yı küre şeklinde harita olarak çizen ilk kartograftır.

HEKATUS(MÖ 550–480)

İlk Büyük Ölçekli Dünya haritası yapmıştır. "PERİDOUS" (Yeryüzünün tasviri) adlı eseri vardır. Coğrafya’nın babası olarak bilinir. Dünya Haritasında kıtaların okyanuslar ile çevrelendiği ve üzerinde hareket ettiğini savunur.

PİSAGOR

Thales’in öğrencisidir. İlk defa olarak yeri, evrenin merkezi olmaktan çıkarmışlar, Dünyanın yuvarlak olduğunu, her gezegenin bir ekseni olduğunu ve gezegenlerin bir merkezi noktada döndüklerini söyleyen ilk kişilerden biriydi. Bu noktayı önce dünya olarak belirlese de sonradan bu düşünceden vazgeçip gezegenlerin merkezi bir ateş etrafında döndüğünü söylemiştir. Ama bu ateşi asla Güneş olarak tanımlamamıştır. Ayrıca Ay'ın başka bir gezegen olduğuna inanmış ve ona "KARŞI-DÜNYA" demiştir.

HEREDOT(MÖ 484-425)

Coğrafyanın temel prensiplerinden olan "" NEDENSELLİK İLKESİni ilk kez ortaya çıkaran bilim adamıdır. Mısır Deltasının Nil Nehri’nin etkisiyle meydana geldiğini, dağların yerkabuğu hareketleri ile oluştuğunu, deniz seviyesinin aynı seviyede olmadığını açıklamıştır. Coğrafyaya dair en ünlü sözü ‘Mısır Nil’in Hediyesidir’. "" İLK DÜNYA HARİTASI yapmıştır. Haritanın kuzeyi Gökyüzü güneyi ise Okyanuslar bulunmaktadır. Ökümen ve anökümen alanların ayrımı ile ilgili ilk çalışmaları yapmıştır. Bölgesel Coğrafya yaklaşımını ilk ortaya atan bilim adamıdır.

KSEFENON(MÖ 426-355)

Türkiye(Anadolu coğrafyası) üzerine çalışmalar yapmıştır. En önemli eseri "" ANABASİS (Onbinlerin Dönüşü) adlı eserinde Anadolu’nun fiziki ve beşeri coğrafi özelliklerini yazmıştır. Anabasis kitabında bulunan haritası ise MÖ 5.yy da Anadolu ve çevresini en iyi tasvir eden haritayı çizmiştir.

ARİSTO(MÖ 384-322)

Ay tutulması esnasında Ay yüzeyine yansıyan Dünya’nın gölgesinin yuvarlak olduğu fark ederek Dünya’nın yuvarlak şeklinde olduğunu savunmuştur. Ay tutulması ve Yağmurların oluşumunu açıklamıştır. Evren Oluşumu, Gökbilim, Hayvanların gelişimi, Bitkilerin oluşumu üzerine çalışmaları bulunur. Karadeniz kıyılarındaki deltaların akarsuların alüvyonlarıyla nasıl büyüdüğünü, nehirlerin yalnız yağmurlarla değil, fakat daha çok yeraltı sularıyla beslendiklerini, şimdi denizle kaplı yerlerin tekrar kara olabileceğini ifade etmiştir. Varlıkların Sınıflandırmasını yapmıştır. Aristo evreni küre şeklinde düşünüş ve bütün gezegenlerin yerin etrafında bulunan küreler üzerinde olduğunu ortaya koymuştur. Dünya ile Ay arasındaki uzaklığı hatalı bir sonuç elde etse de ilk ölçüm yapan bilim adamıdır. Aristo ünlü devlet teorisini "POLİTİKA" adlı eserinde yer almıştır. Aristo’ya göre doğal zenginliklerin kısıtlı olduğu alanlarda devlet kurmak zordur. Bu alanlarda devletler kurulsa bile kısa ömürlü olurlar.

THEOPHRASTUS (MÖ 370 - MÖ 287)

Bitki örtüsü ve "RELİEF" arasındaki ilişkileri açıklamıştır. Bitkileri dış görünüşüne bakarak sınıflandırmasını yapmıştır. Uzmanlık alanı Botanik ve günümüz Bitki coğrafyasının temelini oluşturur.

ERATOSTHENES(MÖ 276-184)

Coğrafya terimini ilk kullanan bilim adamıdır. Temsilcisi ve kurucusu olduğu coğrafya ekolüne "İSKENDERİYE EKOLÜ" denir. Güneş sistemi, Dünyanın şekli ve hareketleri üzerine çalışmalar yapmıştır. Meridyen yayının uzunluğunu hesaplamıştır. "GEOPRAPHİKA" adlı Coğrafya kitabı vardır. Dünya’nın Çevre uzunluğu ve Ekvator uzunluğunu hesaplamıştır. Dünya ile Güneş arasındaki uzaklığı tam olarak ilk hesaplayan insan 3. yüzyılda Eratosthenes olmuştur.

HİPPARKHOS(MÖ 190-127)

"KONİK PROJEKSİYONU" bulmuştur. Enlem ve Boylam derecelerini kullanarak adres belirtme yöntemi olan Matematik konumu bulmuştur.n İlk Yıldız sınıflama haritasını yapan kartoğraftır. İklim bölgelerini belirleyen ilk bilim adamıdır.

STRABON(MÖ 64 - MS 24)

Modern anlamda Coğrafya biliminin kurucusu sayılır. "GEOGRAPHİKA" (Geographumena)adlı eseri vardır. Fiziki ve Beşeri Coğrafya olarak Dünya’nın Genel Coğrafyasına dair çalışmalar ve Yerleşme Coğrafyası ile arazi kullanımı üzerine incelemeler yapmıştır. Antik Dönemde volkanizmanın ilk neden/sonuç ilişkisine dayanan açıklamasını yapan yerbilimcidir.

SENECA(MÖ 4-MS 65)

"FLÜVYAL JEOMORFOLOJİ" üzerine çalışmaları vardır. Akarsuyun aşındırma ve biriktirme faaliyetleri üzerine çalışmalar yapmıştır.

PLİNİUS(MS. 23-79)

İstanbul Boğazının Akdeniz sularının hücumu ile açıldığını savunmuştur. "NATURALİS HİSTORİA" (Doğa Tarihi) adlı eseri vardır. Volkanik yer şekilleri ve Volkanlar üzerine araştırmaları bulunur.

BATLAMYUS-PTOLEMY(MS 85-165)

Modern anlamda ilk kez Kartoğrafya biliminin elemanlarını, yöntemlerini ve kullanılacak araç ve gereçlerini belirlemiştir. Tarihte ilk olarak genel Dünya atlasını yapmıştır. Hipparkhos’un bulduğu Konik Projeksiyon sistemini geliştirmiştir. Dünya’nın eşit uzaklıkta "180 AYRI PARALEL DAİRESİ" Ekvator’dan itibaren kutuplara doğru birer derece aralıklarla çizilen birbirine paralel dairelere, paralel daireleri denir. Bunların sayısı (90 tanesi kuzeyde, 90 tanesi güneyde olmak üzere) 180 tanedir. nden oluştuğunu ilk kez ortaya çıkaran bilim adamıdır. Ekvator’dan kuzey ve güney yönlü gidildikçe güneş ışınlarındaki değişimi ve gece gündüz süresi değişimini ilk ortaya çıkaran bilim adamıdır. "DÜNYA MERKEZLİ EVREN TEORİSİ" Dünyanın sabit ve diğer gezegenlerin, güneşin, ayın dünyanın etrafında döndüğünü öne süren modeldir. Dünyanın sabit ve hareketsiz olduğunu öne süren dünya merkezli modele göre diğer gezegenler, güneş ve ay dünyanın etrafında dönmektedir. ni savunmuştur. Batlamyus’un en önemli eseri "GEOGRAPHİKE HYPHEGESİS" (Coğrafya Yer adları kılavuzu) olarak bilinir. Analemma, Goprahia (Coğrafya) Megale Syntaxis (Almagest,Kitap al Macist, Büyük Derleme,Esrarengis Kitap,Büyük Gök Sistematiği)

HAREZMİ(MS 780-850)

"KİTAB SURAT AL-ARZ" (Enlem ve Boylam Ölçümleri) adlı coğrafya kitabı vardır. Ptolemy'nin coğrafya kitabını düzeltmelerle yeniden yazmıştır. 70 tane bilim adamıyla birlikte çalışarak 830 yılında bir Dünya haritası çizmiştir.

EBU MAŞER(785–886)

İsmi, Cafer bin Muhammed bin Ömer el-Belhîdir. İlk defa "MED-CEZİR" hâdisesini keşfeden Ebû Maşer, bunun mahiyetini ve ay ile olan münasebetini bildirdi. Ebû Maşer ayrıca enlem derecelerini uzunlukları hakkında da fikirler ileri sürmüştür. Eserleri Zîc-ül-Kebîr(Yıldız hareketleri), Zîcül-Kırânât yada Zîc-üs-Sagîr(Yıldızların Konumu), Kitâb-ül-Emtâr ver-Riyâh(Yağmur ve Rüzgarlar)

BATTANÎ(858-929)

Mahlası Es-Sabi’dir. Sabi yıldızlara ibadet eden bir soya denilmiştir. Güneş yılının ölçüm çalışmalarında bulunmuştur. Bugünkü değerinden 24 saniye fazla hesapladı. Güneş tutulması ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Battani'ye bilim dünyasına katkılarından dolayı hürmetini, saygısını göstermiş ve Ay'daki bir bölgeye "ALBATEGNİUS" olarak ismini vermiştir. Güneşin enberi ve enöte hareketlerini belirlemiştir. Battani’nin en önemli başarısı Güneş yılını 365 gün 5 saat 46 dakika 24 saniye olarak hesaplamıştır. En önemli eseri "EL ZİJ ES SABİ" dir.

İSTAHRÎ(?-950)

Basra körfezine ait bir haritası bulunmaktadır. İslam Coğrafyacıları içinde bilinen ilk kartoğrafdır. İstahri 10.yy’da çalışmalarını minyatürlü coğrafya kitabı olarak bilinen "KİTAB EL-MESALİK VE'L MEMALİK" adlı eserinde toplamıştır. Minyatür olarak yazılan ilk coğrafya kitabının yazarıdır İlk defa islam ülkelerinin bölgesel haritalarını çizen coğrafyacıdır.

İBN-İ HURDAZBİH(820-912)

İslam coğrafyasının babasıdır. Dünyanın bilinen özelliklerini ilk tasvir eden coğrafyacıdır. Günümüze kadar ulaşabilen en eski Arapça idari coğrafya kitabının yazarıdır. En önemli Eseri "KİTAB ÜL MESALİK VEL MEMALİK" (Yollar ve ülkeler) kitabıdır.

El-YAKUBİ(?-897)

Kitab-ı Buldan isimli İslam Coğrafyacıları içerisinde ilk ülkeler coğrafyası kitabının yazarıdır. Bölgesel Coğrafyacıdır.

EBU HANİFE EL DİNAVERİ(828 - 896)

Dinaveri özellikle de Kitap El Nebat ("Bitkiler Kitabı") isimli eseriyle tanınmaktadır. Bu eseri sebebiyle sıklıkla Arapça botaniğin babası olarak adlandırılmıştır. Diğer eserleri Kitâb-ül-Küsûf ("Güneş Tutulmaları Kitabı") ve Kitâb'ül-Envâ ("Hava Durumu Kitabı") , Kitâb'ül-Büldân ("Coğrafya Kitabı")

MESUDİ (896 - 956)

Abdullah Bin Hasan Ali olarakta bilinir. En önemli eseri Seyahatname özelliği taşıyan "AL MÜRÜC AL ZEKHB" (Altın Çayırlar) adlı eseridir. "İSLAM COĞRAFYASININ HEREDOTU" olarak bilinir. 10.yy’da yaşamış olan seyyah coğrafyacıdır. "AHBAR-İZ ZAMAN MEMALİK-İ HADIRA" adlı coğrafya kitapları vardır. Kitabul Kadaya vet teracid adlı eserinde ilk defa iklimin doğal ortam ve insan üzerine etkilerini belirtmiştir.

BİRUNİ-ALBARON-BEYRUNİ(973-1048)

Türk ve islam coğrafyacıları içerisinde Matematik coğrafyanın kurucusu olarak bilinir. Kayaçların sertlik derecesi ve özgül ağırlığını hesapladı. Dünya’nın yarı çapını belirlemiştir. Dünya Kentlerinin Coğrafi konumlarını belirledi Ekliptik düzlemi en iyi hesaplayan Kartoğraftır. Enlem ve Boylam dereceleri hesaplamıştır. Dünya’nın güneş etrafında bir yılda tamamladığını ortaya koymuştur. Dünya’nın çevre uzunluğunu hesaplamıştır. "ASARÜL BAKİYE" , Tahdidu Nihayetil Emakin (Jeomorfoloji) ve "EL KANUNİ EL MESUDİ" (Matematik Coğrafya), Mesudî fi'l Heyeti ve'nNücum ve Kitâbü'l-Cemâhir fî Mâ'rifet-i Cevâ-hir (Kayaçlar Coğrafyası) adlı eserleri vardır Yıldız kayması olayını açıklamıştır. Avrupaya Hint kültürünü yazılı eser olarak ilk tanıtan bilim adamıdır. Mekanın sonları adlı eserinde Depreme bilimsel açıklama getiren ilk coğrafyacıdır. Kıble yönünü ilk tespit eden bilim adamıdır. İbn-i Sina’dan tıp eğitimi almış ve İbn-i Sina Ameliyatla yapmıştır. İlk defa Ufuk derinliği kavramını ortaya çıkardı. "GÜNEŞ LEKELERİ" ni ilk bulan bilim adamıdır. Divan-ı Lügatit Türk kitabındaki ilk Türk Dünya haritası Biruni çizdiği düşünülmektedir. Ayrıca başka bir Dünya haritası daha bulunan "BİRUNİ İSLAM COĞRAFYASININ BATLAMYUS" u sayılır.

ÖMER HAYYAM

Çadırcı anlamına gelen "Hayyam" takma adını babasının çadırcılık yapmasından almıştır. Günümüzde kullanılan Miladi ve Hicri Takvimlerden çok daha hassas olan "CELALİ TAKVİMİ" ni hazırlamıştır. "ZİYC-İ MELİKŞAHİ" , Levazim'ül Emkine adlı önemli eserleri vardır.

İDRİSİ-DRESES(1100-1166)

Norman Kralı 2. Roger İdrîsî’yi bir dünya haritası yapmakla vazifelendirmiştir. "NÜZHETÜ’L-MÜŞTÂK Fİ IHTİRÂKI’L-ÂFÂK" idrîsî’nin en önemli eseridir Kitâbu Rucâr Kral Roger sunmuştur. Ünsü’l-Mühec ve Ravzü’l-Ferec Bu eserde Ekvator’un güneyinde kalan sekizinci bir iklimden söz edilmektedir. Botonik ve zoocoğrafya kitabıdır.

EL KAZVİNİ(1202-1283)

Ortacağın en büyük jeolog ve Jeomorfoloğudur. "İSLAM BİLGİNLERİNİN PİLİNİUSU" olarak bilinir. Arapça astronomi eseri, "ACAİBUL MAHLUKAT" ve Acaibul Buldan,Asarül Bilad ve Ahdar ül İbad isimli coğrafya eseri yazan Kazvini, Dünya'nın küre şeklinde olduğunu belirtmiş, hava, su, bitki, hayvan ve madenlerden detaylı olarak bahsetmiş, dağ, dere, ada, deniz ve nehirlerin oluşumu hakkında görüşler belirtmiştir.

İBN-İ BATUTA(1304-1369)

Orta Çağın en büyük Siyasi Coğrafyacısıdır. İslam aleminin son gezgini olarak bilinir. Ortacağın en büyük seyyahıdır.

İBN-İ HALDUN(1332-1406)

Siyasi Coğrafya üzerine çalışmalar yapmıştır İbn Haldun’un "MUKADDİME" de ortaya attığı "UMRAN TEORİSİ" , "ASABİYET TEORİSİ" ve "TAVIRLAR TEORİSİ" , Batı dünyasında özellikle 19. yüzyıldan itibaren dikkatlice ele alınıp üzerinde durulmuştur. "DEVLET KURAMININ KURUCU BİLİM ADAMIDIR" . Devletlerin oluşum, gelişim ve yıkılış aşamalarını ortaya koymuştur. Birinci aşama fetih ve kuruluş aşamasıdır. İkinci aşamada hükümdar iktidarı tekeline almaya başlar. Üçüncü aşama ekonomik refahın arttığı, kültürel unsurların geliştiği bir yükseliş ya da lüks ve debdebe aşamasıdır. Dördüncü aşama doyum, tatmin ve kendini beğenme aşamasıdır. Son aşama sefahat, israf ve çöküş aşamasıdır. Aristo gibi Varlıkların sınıflandırmasını İbn-i Haldun, varlıkların içinde olduğu üç âlemden söz eder. Bunlar duyularımızla idrak edilen ve içinde maden, bitki ve hayvanları bulunduğu "duyular âlemi" veya "maddi ve cismani âlem", içinde insanların bulunduğu ve düşünce ile idrak edilen "düşünce âlemi" ya da "beşeri âlem" ve rüyalar ve kalbe ilham gelmesi gibi daha farklı şekillerde hissettiğimiz "melekler ve ruhlar âlemi"dir. Eserleri "KİTAB-ÜL İBAR" (İbret verici Kitap) ve Mukaddimedir.

ULUĞ BEY(1393-1449)

Timur’un torunudur. 15.yy en büyük Astronomi bilginidir. Tahta oturan alim ünvanı ile tanınmaktadır. Yıldızlar cetveli çalışmasını yapmıştır. Semerkant’ta "GÖZLEM EVİ" açtırdı. Ay’da bulunan Kraterlerden birine ismi verilmiştir.

PİRİ REİS(1465-1554)

Kitab-ı Bahriye adlı eseri vardır. Dünya denizciliğininde ilk kılavuz kitabı "KİTAB-I BAHRİYE" dir. Piri Reis Dünya haritasını Yavuz Sultan Selim’e Mısır seferinde sunmuştur. Kitab-ı Bahriye adlı eserini ise Kanuni Sultan Süleyman’a sunuldu. Hadikat'ül Bahriye, Eşkalname, Bilad'ülAminat, diğer eserlerinin ismidir.

SEYDİ ALİ REİS (? -1563)

"MİRATÜL MEMALİK" (Ülkelerin aynası) adlı yapıtı yazmıştır. "MOHİT" (Okyanus) Bu eseri de bir çok batı diline çevrilmiştir. Coğrafi Ögelerin yanında denizcilere yardımı dokunacak çok önemli Astronomik bilgilerde içeriyor. Mirat-ül Kainat (Kainatın aynası) Bu eser de de coğrafya ve astronominin iç içedir. Yeryüzünün yuvarlak olduğunu ve dağların bu yuvarlaklığa engel teşkil etmediği bir kaç saptamada bulmuştur.

KATİP ÇELEBİ(1609-1657)

"İBRAHİM MÜTEFERRİKA" tarafından basılan ünlü coğrafya ansiklopedisi "CİHANNÜMA" adlı eseri vardır. Cihannüma, özünde tüm İslam ve Hıristiyan Coğrafyacılığının da temeli olan Batlamyus Kuramı'na dayanmaktadır. Kâtib Çelebi Cihannüma’yı iki kez yazmıştır.1648′de yazmaya başladığı ilki klasik İslam coğrafyası temelindeydi. Bu yapıtını henüz bitirmemişken eline geçen Gerardus Mercator’un Atlas’ını Mehmed İhlasî adlı bir Fransız dönmesinin yardımıyla Latince’den Türkçe’ye çevirterek yeni bilgiler edindi ve 1654′te Cihannüma’yı ikinci kez yazmaya girişti. Ardından yine Mercator’un Atlas Minor’undan yararlandı. Cihannüma’nın en önemli özelliği en eski coğrafya kitabımızdır. Kâtib Çelebi'nin Batı'da tanınan en ünlü yapıtı Keşfü'z-Zünun adlı eseridir. Fezleke adlı bir eseri vardır.

EVLİYA ÇELEBİ(1611-1682)

Coğrafya eğitimine İbn-i Batuta’nın Seyahatnamesi ile başladı. Topkapı sarayında Müezzinlik yapmıştır. Seyyahların seyyahı ünvanı verilmiştir. Coğrafya çalışmalarını "SEYAHATNAME" adlı eserde toplamıştır. Ayrıca bu eserde kendi çizimleri olan haritalar bulunmaktadır. Nil ve Orta Doğu’yu tasvir eden bir haritası bulunmaktadır.

ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI(1703-1780)

Dünya’nın doğudan batıya döndüğünü yıldızların doğuda oturanların Batıda oturanlardan dana önce göründüğü tespit ederek Dünya’nın dönüş yönünü ispatlamıştır. Kuzeye gidildikçe Kutup yıldızının daha büyük göründüğünü tespit etmiştir. Güneş ve Ay tutulmasını açıklamıştır. Atmosfer katmanını keşfeden ve farklı katmanlardan oluştuğunu ilk açıklayan bilim adamıdır Yıldırım ve Gök gürültüsü olaylarını açıklamıştır. Gök kuşağının oluşumunu ilk açıklayabilen bilim adamıdır. "MARİFETNAME" adlı eserinde ayrıca bir Dünya Haritası bulunmaktadır.

NİCOLAS KOPERNİK(1473-1543)

Astronominin kurucusu sayılır. Dünyanın ve diğer gezegenlerin güneş etrafında döndükleri kuralını açıklamıştır. "(GÜNEŞ MERKEZLİ EVREN TEORİSİ)" Güneş sistemini keşfetti ve dünyanın kendi ekseni etrafında 24 saatte bir kez döndüğünü ileri sürdü . "DEVRİMLER" isimli kitabı yayımlamıştır. Bu kitap Skolastik düşüncenin etkisiyle bir dönem Vatikan yasaklı kitaplar listesinde yer almıştır.

GALİLEO GALİLEİ(1564-1642)

Kopernik’in Güneş merkezli evren teorisini kanıtlamaya çalışmıştı. "TELESKO" Pu geliştiren bilim adamıdır. Güneş lekelerini, Jupiter gezegenini keşfetti. Mayıs 1610′da gözlemlerini Siderus Nuncius (Yıldız Habercisi) adlı kitabında yayınladı ve bu çalışma büyük bir heyecan yarattı. Kitabında Ay’ın yüzeyinde dağlar olduğunu, Samanyolu galaksisinin küçük yıldızlardan oluştuğunu ve Jüpiter gezegeninin dört uydusu olduğunu söylüyordu. Ayın yüzeyinin pürüzsüz ve kusursuz olmadığını, dağ ve çukurların olduğunu gördü. Ay’ın yüzeyini incelemiştir.

JOHANNES KEPLER(1571-1630)

"JOHANNES KEPLER" , "ÇAĞDAŞ ASTRONOMİ" nin kurucusudur. "ÇALIŞMALARINI GÖKSEL GİZEM VE YENİ ASTRONOMİ" adlı kitaplarında toplamıştır. Johannes Kepler, Güneş Sistemi için yeni bir model geliştirdi. Kepler gezegenlerin hareketini "ÜÇ TEMEL YASA" ya dayandırmıştır. Bunlar; "YÖRÜNGELER YASASI" , "ALANLAR YASASI" , "DOLANIM SÜRELERİ YASASI" dır.

TYCHO BRAHE (1546-1601)

"TYCHO BRAHE" , gezegenlerin güneş çevresindeki hareketini çıplak gözle en duyarlı düzeyde gözleyip açıklamasıyla tanınır. Dünya merkezli evren teorisini savunan son bilim adamıdır. "COSSİOPEA TAKIM YILDIZI" nı keşfetti. Ay yüzeyinde bulunan en büyük sönmüş yanardağ Tycho olarak isimlendirilmiştir.

SEBASTİAN MÜNSTER(1488-1552)

"SEBASTİAN MÜNSTER" , Almanların Strabosu olarak bilinir. "COSMOGRAPHİA ÜNİVERSALİS" adlı kitabı eseri vardır. 1554 yılında İstanbul Haritasını yapmıştır.

GERARDUS MERCATOR(1512-1594)

"GERARDUS MERCATOR" , "SİLİNDİRİK PROJEKSİYON SİSTEMİ" ni bulmuştur. Parça Parça haritaların birleştirilmesiyle yapılan ilk atlas oluşturma sistemini yapmıştır. Atlas terimini ilk kullanan bilim adamıdır.

BERNHARD VARENİUS(1622-1650)

"BERNHARD VARENİUS" , coğrafya cifttir.Coğrafyayı ilk defa özel ve genel olarak inceleyen bilim adamıdır. "GEOPRAPHİA GENERALİS" adlı eseri vardır. Genel ve Özel coğrafya olarak sınıflandırılmasında fikir babası Varenius Hocası "BARTHALOMOUS KECKERMANN" a ait "SYSTEMA GEOGRAPHİUM" adlı eserine dayanır. Bernhard Varenius ilk modern akademik coğrafyacı olarak kabul edilir. Varenius zamanında yaşamış olan Hollandalı Ressam "JOHANNİS VERNEER" in Astronom ve Coğrafyacı adlı iki tablosu bulunmaktadır. Resimlerde yer alan model küreleri ise "JODOCUS HONDİUS" yapmıştır. Bu resimlerde Bernhard Varenius’un olduğu düşünülmektedir.

COMTE BUFFON(1707-1788)

"COMTE BUFFON" , "BİYOCOĞRAFYA" nın kurucusu olarak kabul edilir. "NATURAL HİSTORY OF ANİMAL(ZOOCOĞRAFYA)" kitabı vardır. Çalışmalarının temeli Charles Darwin Türlerin Kökeni kuramına dayanmaktadır.

IMMANUEL KANT(1724-1804)

"İMMANUEL KANT" , 1755 yılında "EVRENSEL DOĞAL TARİH VE CENNETLERİN TEORİSİ" adlı eserini yazdı. "PHYSİSCHE GEOGRAPHİE(FİZİKİ COĞRAFYA)" adlı kitabı vardır. Güneş sistemi oluşumuna dair ilk bilimsel çalışmayı 1755 yılında Immanuel Kant tarafından ortaya atmıştır.

JAMES HUTTON(1726-1796)

"JAMES HUTTON" , "JEOMORFOLOJİ" nin kurucusudur. "ÜNİFORMİTERYALİZM" veya "AKTÜALİZM" akımının ortaya çıkarmıştır. "KAYAÇLARIN OLUŞUM TEORİSİ" ni ortaya atmıştır. "YER TEORİSİ" ni ortaya koymuştur. "THEORY OF THE EARTH(DÜNYA’NIN OLUŞUMU)" adlı kitabı vardır.

HORACE-BÉNÉDİCT DE SAUSSURE(1740- 1799)

"HORACE-BÉNÉDİCT DE SAUSSURE" , "SERA ETKİSİ" ni ilk defa otaya çıkaran bilim adamıdır. "JEOLOJİ" terimi ilk kullanan bilim adamıdır. "VEJETASYON" ların yükseltiye bağlı olarak kuşaklar oluşturduklarını ilk kez ortaya atmıştır. Dağcılık sporunu ortaya çıkaran insandır.

İBRAHİM GOTTLOB WERNER(1749–1817)

"İBRAHİM GOTTLOB WERNER" Alman "JEOMORFOLOJİSİ" nin babası olarak bilinir. Yer kabuğunun oluşumu ve yer şekillerinin oluşumu ile ilgili çalışmalar yapmıştır. "WERNER TEORİSİ" ni ortaya koymuş teoriye göre "DÜNYA’NIN FARKLI KATMANLAR" dan oluştuğunu ortaya koymuştur. Kayaçlar bünyesinde bulunan mineralleri sınıflandırdı. Jeomorfolojide "NEPTUNIZM" akımının öncüsüdür.

ALEXANDER HUMBOLT(1769-1859)

"ALEXANDER HUMBOLT" , "FİZİKSEL COĞRAFYA" nın, "BİYOCOĞRAFYA" nın, "KLİMATOLOJİ" nin, Okyanus biliminin kurucusu kabul edilir. Güney Amerika’nın batı kıyısı’ndaki "HUMBOLDT AKINTISI" (Peru akıntısı) onun adını taşımaktadır.
Eserinin ismi "KOSMOS" tur.

Fiziki coğrafya açısından katkıları şu şekilde sıralanabilir:
1. Coğrafi çalışmalarda gezi-gözlem ilkesini ortaya koymuştur.
2. Coğrafya araştırmalarında temel prensipler olan ilişki, dağılış ve sebep-sonuç ilkelerini ortaya koymuştur.
3. "İZOTERM" (eş sıcaklık eğrisi), "İZOHİPS" ( eş yükselti eğrisi), "İZOBAT" (eş derinlik eğrisi), profil ve kesit gibi yardımcı görsel materyalleri kazandırmıştır.
Coğrafyaya en büyük katkısı “NedenEtki”ilişkisini ortaya koymuştur. “Doğada Birlik vardır.” Bilim adamlarının projelerini desteklenmesi amacıyla adına açılmış bir vakıf bulunmaktadır.

GEORGES CUVİER(1769-1832)

"GEORGES CUVİER" , "PALEONTOLOJİ" nin kurucusudur. "DOĞAL AFETLER HİPOTEZİ" nin kurucusudur. "HİPOTEZ" e göre katmanlar arasındaki her bir sınır, zaman olarak, sel baskınları ve kuraklık gibi felaketlere karşılık gelir ve o dönemde yaşayan türlerin çoğunun ortadan kalkmış olduğunu savunur. Buna göre tüm canlılar tek bir tanrısal yaratıktan gelirler ve tümü her devirde yaşamışlardır; ama “yer küredeki köklü değişiklikler” (tufanlar,denizlerin kuruması vb), belirli bölgelerdeki hayvan topluluklarını yok etmiş ve bu hayvanların yerini başka yerlerden gelen hayvanlar almıştır.

WİLLİAM SMİTH(1769-1839)

"WİLLİAM SMİTH" , tarihte ilk "JEOLOJİ HARİTASI" nı yapmıştır. İngiliz jeolojisinin babası olarak bilinir. Fosilleri kullanarak tabaka yaşı belirleme yöntemini bulmuştur. "JEOLOJİK ZAMAN CETVELİ" ni ilk ortaya çıkaran bilim adamıdır. "STRATİGRAFİ" biliminin kurucusudur.

CARL RİTTER(1779-1859)

"CARL RİTTER" , "BEŞERİ COĞRAFYA" nın kurucusudur. Humbolt ile birlikte modern "AKADEMİK COĞRAFYA" nın kurucusudur. Coğrafi ortamın varlığı ilk ortaya çıkaran bilim adamıdır. En önemli Eseri "ERDKUNDE" (Yer bilimi)dir. Kıyaslamalı Metodolojiyi savunur. İngiltere kralı tarafından zamanının ilk ve en iyi coğrafyacısı ilan edilmiştir. “Coğrafya, insanla dolu yeryüzünün incelenmesidir

ARNOLT GUYOT(1807-1884)

İlk defa "BUZUL HAREKETLERİ" ni tespit eden coğrafyacıdır.

LOUİS AGASSİZ(1807-1873)

"HUMBOLT" ve "CURVİER" öğrencisidir. Dünya’nın geçmiş dönemler bir "BUZUL CAĞI" yaşadığını ilk ortaya koyan coğrafyacıdır.

FRİEDRİCH RATZEL(1844-1904)

İnsan ve çevre arasındaki ilişkileri ele alarak bu konudaki ilk olma özelliğine sahip olan "BEŞERÎ COĞRAFYA" (Antropocoğrafya) adlı eseri meydana getirerek, Beşerî coğrafyanın gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. Siyasî Coğrafya akımının kurucusu olarak kabul edilir. Tüm çalışmalarında yayılmacı ve sömürgecilik ruhunu açıkça ortaya koymuştur. "POLİTİK COĞRAFYA - DEVLETLER, MÜNAKALÂT VE HARP COĞRAFYASI (1897)" eserinde savunduğu jeopolitik ve siyasî görüşler, "HİTLER" in dünya egemenliği politikasının oluşumunda etkili olmuştur. "ORGANİK DEVLET TEORİSİ" ni ortaya koymuştur.

PAUL VİDAL LA BLANCHE(1845-1918)

"BÖLGESEL COĞRAFYA" nın kurucusudur. "POSSİBİLİZM" akımının öncüsüdür.(Doğadan çok insanın önemini vurgulayan düşünce sistemidir.) 1892 yılında "ANNALES DE GÉOGRAPHİE" (Coğrafya yıllıklarını) çıkarmaya başladı. "LE TABLEAU DE LA GÉOGRAPHİE DE LA FRANCE" bölgesel coğrafya alanında yapılan çalışmalar için başlangıç oluşturdu. "MONOGRAFYA" adlı eseri vardır. Bölgesel coğrafyanın Almanya’daki öncüsü "ALFRED HETTNER" Amerika’daki öncüsü ise "RİCHARD HARTTSHORNE" dir.

ALFRED LOTHAR WEGENER(1880-1930)

"ALFRED LOTHAR WEGENER" , "KITA KAYMASI KURAMI" nı ortaya koymuştur. Bu teoriyi ve teorinin temellerini "KITALARIN VE OKYANUSLARIN OLUŞUMU" adlı eserinde anlatmıştır. Başlangıçta tüm kıtaların "PANGEA" adında tek bir kıta olduğunu, sonradan parçalanıp dağılarak zamanla günümüzdeki yerlerine ulaştığını ileri sürmüştür.

Yİ-FU TUAN(1930-?)

"HÜMANİSTİK COĞRAFYA" nın kurucuları arasında yer alır. Yer-mekan ve Zaman-mekan olgusu üzerine çalışmalar yapmıştır. "SPACE AND PLACE" adlı eseri bulunmaktadır. İnsanların doğa yada yer sevgisini "TOPOPHİLİA" olarak ifade etmiştir.

KEŞİFLER DÖNEMİ COĞRAFYA

Coğrafi keşiflerin öncü milleti , "PORTEKİZ" liler’dir. "COĞRAFİ KEŞİFLER" de ilk seyahati "" BARTELMİ DİAZ "ÜMİT BURNU(FIRTINALAR BURNU)" limanını keşfetmiştir. "VASCO DE GAMA" Ümit burnunu aşarak "HİNDİSTAN" a ulaşmıştır. "KRİSTOF KOLOMB" , "İDRİSİ" nin Dünya haritasının yardımıyla "BAHAMALAR" (Sığ Hint Okyanusu adaları) ulaşmıştır. Amerika kıtasının ilk keşfeden ise "AMERİCO VESPUCCİ" dir.Dünya turu için ilk keşifler ise "MACELLAN" ile başlamış Macellan seyahati esnasında öldürülünce Dünya turunu DEL KANO tamamlamıştır. Yeni cağdan Yakın cağ dönemine geçildiğinde en önemli gezgin "JAMES COOK" tur. James Cook "LABRADOR SOĞUK SU AKINTISI" nı bulmuştur.James Cook "ANTARTİKA" kıtasını ilk keşfeden gezgin olarak bilinir. Ancak Antartikayı esas olarak ilk tam anlamıyla keşfini "JAMES ROSS" yapmıştır. "GÜNEY KUTUP NOKTASI" na ulaşabilen ilk gezgin "ROALD AMUNDSEN" dir. "KUZEY KUTUP NOKTASI" na ilk ulaşan gezgin ise "EDWİN PEARY" dir. "EVEREST" in zirvesine ilk tırmanışı "EDMUND HİLLARY" çıkmıştır.Dünya’nın en derin noktasına ilk geziyi "JACQUES PİCCARD" tarafından yapılmıştır.

ANEKTOD BİLGİLER

GLENN THOMAS TREWARTHA: Nüfus coğrafyasının kurucusudur.

EDWARD VİCTOR(APPLETON): Atmosferin katmanlarından olan "İYONOSFER" katmanını bulan billm adamıdır.

CARL LİNNEAUS: "SYSTEMA NATUREAE" adlı bitkilerin sınıflandırma kitabı vardır.

ZHANG HENG: Ay tutulmasının nedenleri bulmuştur. Modern anlamda İlk Deprem bilimcidir. Modern "KARTOĞRAFYA" nın kurucusu "BERGHAUS" dur. Aşınım döngüsü kuramı "WİLLİAM MORRİS DAVİS" e aittir. "EKOLOJİ" kelimesi ilk kez "HARLAN BARROWS" kullanmıştır.

Coğrafyada "DETERMİZM" ve "POSSİBİLİZM" birleşmeşiyle ortaya çıkan anlayışa "PROBABİLİZM" denir. Bu teoriyi ilk ortaya atan "JEAN BRUNHES" dir. Jean Reclus aynı zamanda Özgürlüğün coğrafyacısı olarak bilinir. "ANARŞİST COĞRAFYA" nın temsilcileri "ELİSE RECLUS" ve "PYOTR KROPOTKİN" dir. Yer kürenin bilinen ilk modelini yapan "KARTOĞRAF" , "MARTİN BEHAİM" dir. "HALK COĞRAFYASI" nı ortaya atan "EUGENE WİLHELM" dir. "TARİHİ COĞRAFYA" nın kurucusu "EDWARD WELLS" tir. Türk halkına Coğrafyayı sevdiren adam "FAİK SABRİ DURAN" İlk modern atlası "THEATRUM ORBİS TERRAR" um (Dünya Sahnesi) "ABRAHAM ORTELİUS" a aittir. Uygulamacı coğrafyacı tanımı ilk yapan "" JOHANN MİCHEAL FRANZ’dir. 1875’de ise "ŞİRVANLI AHMET HAMDİ" , "USUL-I COĞRAFYA-İ KEBİR" (Büyük Coğrafya Metodolojisi) adlı 664 sayfalık bir kısmı çeviri, bir kısmı telif eseri hazırlamıştır. Bu eser, 1892de hazırlanan "MEMÂLİK-İ OSMANİYYE COĞRAFYASI" (Osmanlı Ülkeler Coğrafyası) adlı eserin hazırlamasında da kaynak olarak kullanılmıştır. Böylece “Osmanlı Ülkeleri Coğrafyası” adlı eser, ülkemizde yayınlanan ilk Ülkeler Coğrafyası kitabı olmuştur. Ülkemizde ortaöğretimde kullanılmak üzere ilk coğrafya kitabının yazarı "SAFFET GEYLANGİL" dir. Amerikan coğrafyasının kurucuları "PATRİCK GORDON" ve "WİLLİAM GUTRİE" dir. Amerikan Coğrafyasının babası "JEDİDİAH MORSE" , "LANDSCAPE EKOLÜ" nün kurucusu "CARL ORTWİN SAUER" dir.

Fergani: Ekliptik meyli ilk defa tesbit eden ve Güneşin kendi yörüngesi boyunca hareket ettiği ilk ortaya çıkaran bilim adamıdır. Gök kürelerin hareketleri adlı kitabı vardır.

Sabit Bin Kurra: Dünyanın çapını doğru olarak hesaplayan ilk islam bilgini İki meridyen arasındaki uzaklığı hesaplamıştır. Ekvatorun uzunluğunu ve iki meridyen arası uzaklığı hesaplamıştır.

Bitruci : ( 13. yüzyıl ) Kopernik’e yol açan öncülük eden astronom bilim adamı.

Ebul Fida: Takvimi Buldan adlı Coğrafya kitabının yazarıdır. Dünya’yı 28 iklim bölgesine göre sınıflandırmıştır.

İbn-i Macit: Avrpaya pusulayı tanıtan ve Vasco de Gama’ya öncülük ve yoldaşlık eden bilim adamıdır.

Mursiyeli İbrahim: Piri Reis’den önce Akdeniz haritasını çizen coğrafyacıdır.

Tunuslu Hacı Ahmed: Kalp şeklinde Dünya haritası çizen Coğrafyacı’tir.(Risale-i Coğrafya)

Ali Bin Abdurrahman: Bilinen ilk Türk coğrafya eseri Acabül Mahlukat’ın yazarıdır.

Hamalı Yakup: İlk ve en basit düzeyde coğrafi terimler sözlüğü olan Mucem el Buldan adlı eseri hazırlamıştır.

İbn-i Havkal: Suret al-Arz(Yeryüzünün yüzü) adlı eseri vardır.

TÜRKİYEDE'Kİ ÜNLÜ COĞRAFYACILAR

Besim DARKOT (1903-1990)

Cumhuriyet döneminin ilk büyük coğrafyacılarından biridir. Türkiye’de çağdaş coğrafyanın gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Darkot, çeşitli öğretim kademeleri için birçok ders kitabı hazırlamıştır. Ayrıca çeşitli ölçeklerde Türkiye duvar haritaları ve iki İtalyan coğrafyacıyla birlikte hazırladığı Resimli Modern Atlas çalışması vardır. Nüfus hareketleri, kentleşme, kentlerin tarihsel coğrafyası, iktisadi coğrafya, iklim bilgisi ve haritacılık alanlarındaki çalışmalarıyla Türkiye’de çağdaş coğrafyanın gelişmesine önemli katkısı olmuştur.

İBRAHİM HAKKI AKYOL (1888-1950)

Türkiye’de çağdaş coğrafyacılığın kurucu öncülerinden biridir.

Türkiye’nin çeşitli yörelerinde ilk "JEOMORFOLOJİK" ve "KLİMATOLOJİ" (İklim Bilim) araştırmalarını başlattı. "TÜRK COĞRAFYA KURUMU" nun kurucu üyeleri arasında yer aldı.

FAİK SABRİ DURAN (1882-1943)

12 Mart 1942’de Türk Coğrafya Kurumu’nun Genel Merkez Heyeti üyeliğine seçildi. Her derecedeki okullar için yazdığı coğrafya ders kitaplarından, atlaslardan, okul haritalarından başka, telif ve tercüme, birçok eseri vardır. Son eseri olan "KÂŞİFLER ALEMİ" basılırken öldüğünden, bu kitap ölümünden sonra tamamlanmıştır.

REŞAT İZBIRAK (1911-1998)

Cumhuriyet Döneminin ilk büyük coğrafyacılarından ve Modern Coğrafyanın kurucularından biridir.

OĞUZ EROL(1926-2014)

"JEOMORFOLOJİ" , "KUVATERNER JEOLOJİSİ" , "KLİMATOLOJİ" , "HİDROLOJİ" , "DENİZ BİLİMLERİ" , "ÇEVRE BİLİMLERİ" , "JEOARKEOLOJİ" , "FİZİKİ COĞRAFYA" , "JEOLOJİ" , Bilgisayar bilimlerine ilgi duyan "OĞUZ EROL" un bu alanlarda yayın ve çalışmaları bulunmaktadır.

HAYATİ DOĞANAY (1948-?)

46 yıllık meslek hayatı, bir başka ifadeyle 46 yıllık eğitim ve öğretim emektarlığı bulunmaktadır. Bu süre içerisinde, gerek öğretmenlik mesleğine ve gerekse akademik camiaya pek çok öğrenci kazandırmasının yanı sıra; birçok bilimsel yayına da imza atmıştır.

SIRRI ERİNÇ(1918-2002)

"SIRRI ERİNÇ" , Coğrafya’nın hem fiziki hem de beşeri kanatlarında önemli eserler vermiş olan Erinç, 50’li yılların sonuna doğru araştırma yayınlarının yanına üniversite ders kitaplarını da katmaya başlamıştır. Dört baskı yapan iki ciltlik "JEOMORFOLOJİ" , üç baskı yapan "KLİMATOLOJİ VE METOTLARI" , "VEJETASYON COĞRAFYASI" , "EKOLOJİ" bunların en önemlilerinden olup en üst uluslararası standartlarda yazılmış eserlerdir. Bunlardan Jeomorfoloji, yetmişli yılların sonuna kadar tüm dünyada rakipsizdi. Coğrafyamızın belleği, modern yer bilimlerinin öncüsüydü. Sırrı Erinç’in ölümüyle Türkiye coğrafya hocasını yitirdi. Antarktika’da bir üs kurulacağı ve bir oluşuma "ERİNÇ BUZULU" adı verileceği ifade edilmiştir.

AHMET HULUSİ ARDEL (1902-1978)

1902 yılında İstanbul’da doğdu. 13 Ekim 1978 yılında vefat etmiştir. "UMUMİ COĞRAFYA DERSLERİ" adını verdiği koleksiyonun ilk cildini, 1940 da yayınlanan "KLİMATOLOJİ" meydana getirir. Eser, Türkiye’de klimatoloji konusunda yayınlanan ilk üniversite ders kitabıdır ve içerisinde Türkiye İklimi ilgili hususları da içermektedir. Ahmet Ardel’in kitaplarını 1968’de 1.baskısı, 1971’de de 2. baskısı yapılan "JEOMORFOLOJİNİN PRENSİPLERİ" izlemiştir. Ardel’in öne çıkan iki özelliği bulunmaktadır. Bunlardan biri, hoca ve müellif olarak kendini daima yenilemesini bilmiş olması, sürekli bir gelişme göstermesi ve her yeni eserinin veya her yeni baskının öncekilerden daha iyi olmasıdır. İkinci özelliği de tekelci olmayışı yani bilgisini paylaşmasıdır. Ahmet Ardel’in Türk Coğrafyasının sesini yurt dışında da duyurabilmeyi başarmış ilk bilim insanlarımızdan biri olmasıdır. Ardel, 1938 "AMSTERDAM" ve 1965 Varşova Uluslararası Coğrafya Kongrelerine, "INQUA" nın 5. ve 6. Uluslararası toplantılarına ve Commision international pour I’exploration scientifique de la Mediterranee’nin 1966’daki çalışmalarına tebliğler vermek suretiyle katılmıştır. Ahmet Ardel sadece Umumi Coğrafya Kürsüsünü değil, İbrahim Hakkı Akyol’un vefatından sonra bir süre Fiziki Coğrafya Kürsüsü yönetmiş, her iki kürsü elemanlarının yetişmeleri için çaba harcamıştır.